Başlık çok iç açıcı değil, değil mi? Bence değil çünkü... Peki siz kaç kere hayâl kırıklığına uğradınız? Ben birkaç kez uğradım da... Beklemiyordum mesela. İnsanın beklemediği yerden hayâl kırıklığına uğraması da biraz haksızlık bence. Gerçi zaten hayâl kırıklığı dediğimiz şey de aslında bu değil mi? Beklemediğin yerden beklemediğin şeyleri yaşamak, beklemediğin bir kimseden beklemediğin bir davranışa maruz kalmak. Tam anlamıyla kelime anlamı da buna benzer bir şey değil mi? Senden bağımsız ama seni de etkileyen bir durum sonuçta.. Hayâller kuruyorsun, hevesleniyorsun sonra bir bakıyorsun hayâllerin yıkılmış hevesin kursağında kalmış. Böyle böyle hem büyüyorsun hem de öğreniyorsun. İnsanın bazı şeyleri bu şekilde öğrenip deneyimlemesi çok acımasız olsa da hayat bu diyorsun, yaşamaya devam ediyorsun. Bilmiyorum bana fazla acımasız geliyor. Yaşamak denen şeyin bu kadar çetrefilli olması, öğrenirken bu kadar acı çekilmesi ya da deneyimleyip ona göre hareket edilmesi bana çok akıllıca gelmiyor ama bunların hepsini tek tek tek yaşıyoruz. İnsan bazen şaşıp kalıyor hani far görmüş tavşanlar olur ya bir afallıyorlar o an aynı onun gibi, ne yapacağını da bilemiyor ki insanoğlu. Böyle olmalıymış diyorsun, kendini böyle kandırıyorsun işte. Bazen akıllanıyorsun bazen amaannn boşver devam diyorsun. Hayatının nasıl şekilleneceğine bir türlü karar veremiyorsun. Öyle mi yapsam böyle mi yapsam derken bir bakıyorsun ömür geçiyor, yaşlanıyorsun. Ne yaşadığından bir şey anlıyorsun ne de yaşlanmandan... Bir bakmışsın yaşlanmışsın bir bakmışsın yaşamamışsın... Ne anladım bu hayattan diye kendine soruyorsun, koca bir ömür geçti ama ne uğruna? Ne için yaşıyoruz mesela? Doğduğumuz an başlıyoruz ağlamaya bir ömür ağlayarak geçiyor. Belki güldüğümüz zamanlar mı daha çoktur ağladığımız zamanlar mı diye düşünsek her şeyin daha mı çok farkına varırız acaba? Ne biliyim mesela yaşamanın daha da güzelliğini o zaman mı anlarız? Hayâl kırıklıklarımızla mutlu olmaya mı çalışmalıyız? Heveslerimizin kursağımızda kalmasına rağmen onlara daha mı çok sarılmalı sarmalanmalıyız? İnadına yaşamak dedikleri, inadına mutlu olmak dedikleri bu mudur? Kursakta kalan heveslere, düş kırıklıklarına sıkıca sarılıp yeniden mi denemeliyiz? Bazen anlam veremiyorum, bazen çıkmaza girip acaba ne yapsam diye düşünürken gülümsemeyi unutup umutsuzluğa daha çok kapılıyorum sonra amaannn boşversene deyip okkalı bir kahkaha patlatıyorum ve devam ediyorum. Bu ruh halleri bazen yoruyor, mesela gülerken ağlayıp ağlarken gülüyorum ama ne yalan söyleyeyim gülmek de en sevdiğim eylem. :)) O yüzden onca şeye rağmen gülmeyi daha çok tercih ediyorum en azından bunun için çabalıyorum. Son yaşadığım hayâl kırıklığından sonra biraz durgunum ama biliyorum ki bazı şeyleri de bu şekilde halletmem gerekiyor. Hem ne demişler(ben diyorum yani) yaşasın inadına gülmek, yaşasın inadına yaşamak, yaşasın inadına umut etmek!