"İnsan dünyada hayal ettiği müddetçe yaşar.” der Yahya Kemal, bir dizesinde. İnsanı yaşatan nefes de olsa ona anlam veren hayallerdir. Hayal, insanın hayatını şekillendirir. Tıpkı bir heykeltıraş ustasının önemsiz bir taşı sanat eserine dönüştürmesi gibi. İnsan, doğdugu andan itibaren koca bir taştır. Şekilsiz, pürüzlü ve kirli. İşte hayal denilen bu heykeltıraş yavaş yavaş şekillendirir bu önemsiz cismi. Her çivi darbesinde yeni oyuklar açar. Bu oyuklar insanı farklı dünyalara götürecek yollardır. 

İnsan, hayal ettiğinin peşinden gitmeli, bu oyuklarda gezinmeli, yolunu bulmalı ve hayaline kavuşmalıdır. Çünkü bu yollarda edinilen tecrübeler insanı aşındırır. Bu aşınmalar ise onu bir sanat eseri hâline getiren küçük detaylardır sadece. Hayali olanın gidecek bir yeri vardir. Kavuşacak kimsesi, tırmanacak başarı merdivenleri vardır. Kalabalık içinde yitip gitmez. Başka yollara sapıp yolunu kaybetmez. Yolu bellidir, pektir ve tektir.

Hayali olmayan insan ise bu dolambaçlı yollarda kaybolur. Nereye gideceğini, hangi caddeye çıkacağını bilemez. Savrulur o sokaktan sokağa. Eşikten eşiğe ezilir, kaybolur. Gidecek yollardan ümidi kestikten sonra da nefes alan bir et parçası hâline gelir. 

Velhasılkelam insan kendini ve hayallerini bilmezse yiter. Bir kez kendini bulan ve yolunu çizen insan bunun peşinden gider. Koca limanda o gemiden bu gemiye savrulmaz. Kendi gemisine biner ve sonsuz maviliğin tadini çıkartır.