Yaşamımıza merhaba dediğimiz ilk andan itibaren seçme şansımızın olmadığı bir döngünün içine gireriz. Bizlerin şekil almaya başladığı bu ortam hayata adım atmamızda önemli bir yere sahiptir. Kök salmaya başlamadan önce ne şekilde beslendiğimizdir esas olan. Eğitimin ve ahlakın bu yaşam mücadelesinde paralel yol aldığını düşünüyorum. Bu iki temel unsur devamında sevgiyi ve saygıyı getirecektir. Daha özgür düşünmek için karşımızdakinin buna saygı duyacağından emin olmamız gerekir. Saygı duymayı öğrenen bir insan temelinde ahlakı yaşam felsefesi haline getirmiştir zaten. Tersi durumda baskı ve şiddet ile çözüme ulaşabileceğini zanneden insan sadece kendi gücünün kölesi haline gelir ve karşısındakini başta kendine düşman eder. Böyle bir ortama iki taraf da malesef zarardadır. Ne o baskıyı kuran ahlaken kendini tatmin edebilir ne de baskıya maruz kalan, özgürce hareket edemediği için seçimlerinde kaliteli kararlar alıp yol alabilir. Ne yazık ki bizim ataerkil toplumumuzda ailedeki eğitim çoğunlukla hüsranla sonuçlanmakta.

Sosyalleşmeye bu eksikliklerle başlayınca ardı arkası kesilmeyen olumsuzluklar, örümcek ağı gibi etrafımızı sarar ve hayat denilen bu mücadele ortamında ilerlememize engel olur. Bu durum kişide sağlık sorunlarını da beraberinde getirir, diğer insanlarla etkili bir iletişim kuramayacak hale gelmesine sebep olur.

Hayatımızı anlamlı yaşamanın ön koşulu aile ortamında verilen eğitim ve devamında verilen kararlara saygı duyulmasının olduğunu düşünüyorum. Fikirlere değer verilen bir ortamda kara bulutlar ardından güneş doğar. Elbette her günümüzün huzurla refah içinde geçmesini bekleyemeyiz ama en azından bunun sorumluluğunu alan bir birey olarak karşımıza çıkan sorunlara daha mantıklı çözümler üretmeyi başarabiliriz. Aksi halde tekeri patlamış bir aracın yolda savrulması gibi hayat da bizi nereye gideceği belli olmayan bir yolun sonuna doğru savurur. Yaşam yolculuğumuzda özgür olmak şart