Aklım kabullenmiyor bir türlü.

İnsanın yaptığını, insana anlatamıyorum.

Acımasız gibiler.

Kitaplar, şiirler yol göstermiyor onlara.

Hepsi bencil doğmuş, bencil ölecekler.

Zaman diyorum kendime.

Zaman...

Her şeyin cevabı, her şeyin umudu.

Hani ‘zamana bırakalım’ diyoruz ya,

Hani ‘zaman göstersin’ diyoruz.

Korkuyoruz hep.

Yaşamaktan, sevmekten korkuyoruz.

Zaman bizim için en kolay kaçış yolu.

Dile gelmiyor söylediklerimiz.

Zamanın getirdiği bu yolda yitiriyoruz yaşamımızı.

Zaman birer kaçış, her şey ölüme bir perde.

Birbirimizi asla anlamayacak durumdayız.

Tüm korkularımız da bu sebepten belki de.

Sonsuz bir noktaya geldik.

O kadar acımasız, o kadar gözümüz dönmüş ki. 

Aynaya bakamıyoruz.

Bir deftere defalarca yazıp defalarca silersen, o defterde sadece bir sürü iz kalır. 

Ne tamamen silinir ne de eskisi gibi temiz kalır.

Karalama bir yol işte.

Belirsiz bir süreçte.

Yavaş yavaş basitleştiriyoruz gerçekleri,

Felek acımasız ve de çok kahpe.

Canhıraş feryatlar kopuyor içimizde.

Ve yüzlerimizdeki alaycı gülüşlerin altında vaveyla yatıyor binlerce.

Biliyorum konuşamıyoruz,

Biliyorum duyamıyoruz birbirimizi.

Ama artık ılık bir sonbaharda dökülmesin yaprakların.

Hayat zamanın değil,

Hayat senin.

Varsın geçsin zaman, sen yine sensin.

Acılar senin, mutluluk senin.

Ilık bir ilkbaharda yeşersin filizlerin.

Korkma, yaşamı sev.

Yarın değil, bugün var.

Hayat beklemeye gelmez.