Merhaba, ben Güneydoğu'da doğmuş, büyümüş, yetişmiş hatta üniversite hayatını bile yaşadığı şehirde okuyan bir bahtsızım. Tabii üniversiteyi yaşadığınız şehirde okumanın avantajları elbette var ama 21 yaşında içinde yaşadığım, büyüdüğüm toplumdan ayrı düşünen benim için bu avantajlar aslında çok da avantaj sayılmıyor. 21 yaş ne kadar güzeldir herhâlde! Herkes öyle diyor, ben bilmiyorum, sahi güzel mi? Galiba coğrafyaya ve yaşayışa göre güzel, ben güzel olduğunu düşünmüyorum. 21 yaşındasınız ve hâlâ hayattan tat alamıyorsunuz, ne garip. Hep hayal ederdim, 20'li yaşlara geldiğimde ne olacak? Bunu lisedeyken cevapladığımda "Çok güzel," derdim çünkü her şeyi belli bir düzene oturtmuş oluyorsun, sonra bir üniversite öğrencisi oluyorsun ve hayatının yarısını tamamlamış; üniversitede farklı fikirler, farklı yaşamlar görmüş ve hayatını şekillendirilmiş oluyorsun diye düşünüyordum, çok güzel geliyordu bu hayal ve diyordum ki 21 yaşına geldiğimde bu coğrafya beni şekillendirmeyecek; ben bu coğrafyadan çıkmış, farklı bir coğrafyada yeni insanlarla güzel dostluklar kurmuş ve yeni şeyler öğrenmiş, tertemiz bir sayfa açmış, gençliğini yaşayan, kendini geliştiren bir insan olup bu coğrafyanın üzerime yapıştırdığı anlayışsızlık, düşüncesizlik ve hırstan kurtulmuş; minimal bir yaşam kurmayı hedeflemiş, bu hedefe doğru net adımlarla ilerleyen, üniversitenin bana kattıkları ile hayatımı şekillendirmiş, kendi hayallerim çerçevesinde yavaş yavaş ama mutlu adımlarla ilerleyen bir genç olacağım.


Tabii takdir edersiniz ki her idealist genç gibi benim de hayallerim, düşüncelerim, isteklerim hayata geçemeden veda etti bana. Bunun bazı sebepleri var. Öncelikle hayalini kurduğum, çok severek baktığım bu düşüncelerimin hayata geçemiyor olmasının en temel sebebi, yaşamış olduğum Güneydoğu coğrafyasından üniversite hayatımda da çıkamayışımdır. İlk dönemlerde olsun, dedim, sonuçta ben bir üniversite öğrencisiyim, benim de kısmetim kendi şehrimde okuyor olmakmış ama bunu avantaja çevirebilirim, dedim, tabii bu da olmadı. Olsun, dedim, benim farklı görüşüm, farklı düşüncelerim asla yıkılmamalı. Ben kendi şehrimden çıkamadım. Ama ailem bu görüşlerimi, üniversiteye geçmiş olduğumu fark edip kendimi geliştirmek için daha doğrusu değiştirmek için attığım adımları görür dedim ve bunlara ses çıkarmazlar, belki eleştirirler ama benim hayatım olduğu için bana bir parça da olsa bu fikirlerde saygı gösterirler dedim; ne yazık ki dediğim, düşündüğüm, istediğim hiçbir şey olamadı, hayatıma geçemedi. Şimdi ben gelmişim üniversitenin yarısına, aslında bitmiş artık, son bir buçuk yılın içerisinde sayılırım. Bu saatten sonra bunları yazsam ne olur yazmasam ne olur? Ne değişir, bilmem. Bir şey değişmez galiba çünkü ben şu an okuduğum bölümü zaten bu dediklerimi gerçekleştirmeden bitireceğimi fark ettim, hayallerim belki gerçekleşmez diye düşünüyordum ama güzel dostlarım olur diye düşünüyordum; bırakın dostu, arkadaşı bile parmakla sayıyorum. Niye böyle oldu biliyor musunuz, ben açıklayayım, çünkü farklı düşünceleriniz varsa ve çevrenizde bu düşünceleri tartışacak insan yoksa, bu düşüncelerde size yoldaşlık edecek insan yoksa tam anlamıyla boşluğa düşüyorsunuz. Bırakın sizinle ideal tartışacak arkadaş, konuşacak insan bulamıyorsunuz çünkü yaşadığınız ve okuduğunuz toplumda farklı insanlar olmadığı için sizin fikirleriniz, düşünceleriniz, hayalleriniz herkese tozpembe ve saçma geliyor çünkü siz de para, lüks isteği olmadığı için, bunu eleştirdiğiniz için insanlar size gülüyor ve hatta sizin bakış açınızı göremediği için size deli yaftası yapıştırıyor. Ben de artık ideallerimden, düşüncelerimden vazgeçip insanlarla konuşmak yerine yazmayı tercih ettim çünkü ne konuşacak bir arkadaşım ne de dostum var. Dertleştiğim bir kalemim var. Başınızı ağrıttığım için özür dilerim.


Bu platformu ve bu platformda sadece isimlerini bildiğim; yazılarını, çizimlerini gördüğüm dostları çok seviyorum. Hiçbirini göremedim ama sevmek için görmek şart değil.