Kars'a gidelim!

Hadi Kars'a gidelim, ıssız kalalım. Tatile de sayılmaz bayrama da, yolcuya da sayılmayız gezgine de. Alıp aklımızı başımızdan, gidelim.

Hadi Kars'a gidelim, ıssız kalalım. Tatile de sayılmaz bayrama da, yolcuya da sayılmayız gezgine de. Alıp aklımızı başımızdan, gidelim. Hep birlikte gidelim, ama herkes yalnız çıksın kendinden, 'yokluğa kadar' nasıl gideriz yoksa? Yokluğa kadar, kendimize de sığmayalım, kendimize de sığınmayalım,
çıkalım içimize kurduğumuz kaleden!

Hadi Kars'a gidelim, susalım. Kayıp kelimeler bulalım, saklayalım. Kendimizden bile. Kendimize söylediğimiz her şeyi başkalarına da söylemek üzere biriktiririz çünkü. Çok kelime biriktiriyoruz, sonra başkalarının üstüne atıyoruz, bir suç gibi. Kelimelerin suçu yok! Dil bir hapishane ve kelimeler gün sayıyor hücrelerinden çıkmak üzere. Kimsenin kimseye söylemeyeceği kelimelerden bir sır tutalım kendimize. Sessizlikten sır tutalım, yurt tutar gibi.

Hadi Kars'a gidelim, duralım. Ne tren arayalım, pencerelerinden bakıp gözlerimizi sonsuzlukta unutmak için. Ne dönüşü düşünelim, yedeğimizde hikâyeler taşımak için: Çöle giden, bir bedevi şeyhine tesadüf eder. Bedenlerin çarpışması olağan işlerdendir de, ruh çöle dönmüşse, kim tesadüf eder? Kars'a giden bir yalnızlık çıkarır kendine. Biz aramayalım, hiçbir şey bulmayalım. Hem Kars'a gittikten sonra, arayacağımız ne kalır ki geriye?
Tesadüften başka.

Hadi Kars'a gidelim, unutalım. Kars'a gitmek yakınlara, uzaklara, hüznün başkenti, aşkın başkenti şehirlere gitmek, meraklar tazelemek, hayranlıklar büyütmek, ucuz yolculuk felsefeleri eşliğinde yaşamın anlamı, günün değeri üzerinde yorulmak, yazıklanmak, kendinden geceler, şehirden gözler çalmak değildir. Kars'a gitmek, bazen hiçbir yere gitmemektir.

Hadi Kars'a gidelim, çekilelim. Kimse Kars nedir, neresidir bilmesin. Kars'ı romanlardan, şiirlerden bilmesin, 'Kars'a geldik mi?' demesin, içinden kar geçirmesin, eski şair sözüdür "her aşk kendine kar yağdırır", yağdırsın ama, Karyağdı Hatun gibi gurbet ile saadeti, birbirine bir kafiye uzaklığında iki semt sanıp, yanından geçip gitmesin, kendini Kars'a yollanmış ağır ve uzun bir mektup gibi hissetmesin, içini terk etmesin: 'Gurbet ne yana düşer usta', saadet ne yana? Kars kendinde dursun, biz kendimizden çıkalım.

Hadi Kars'a gidelim, kelimeleri bırakıp gidelim, sözleri, cümleleri, söylenmişleri, en güzeli henüz söylenmemişleri, bir daha asla aklımızın kıyısına, dilimizin ucuna bile getirmemek üzere terk edip gidelim. Çünkü Kars bizi beklemiyor, yolumuzu gözlemiyor, ne ona soracak bir sorumuz, ne de ondan beklediğimiz bir cevap var. Hiçbir şey var..
Hadi hiçbir 'yer'e gidelim, hiçbir yerde hiç kimsemiz yoktur, şehrimiz, denizimiz, dağımız, evimiz yoktur, uğurlayanımız, karşılayanımız, bekleyenimiz, özleyenimiz de olmasın. Kimse kimseyi anlamasın, biz de kendimizi anlamayalım, hiçbir şey anlamayalım. Hadi kelimeleri kapatalım, sesleri unutalım, cümleleri bozalım, kendimizden dağılalım, Kars'a giden sise karışalım, hadi Kars'a gidelim! Yokluğa gitmenin yolu nereden geçiyor, bir bakalım. Bakalım yol nereye kadar yolcu nereye kadar? 'Sen kalansın, ben giden' demeden önce iki yolcudan biri diğerine, sen 'tabii ki' de, o da 'neyse' desin ve hadi herkes kendi yokluğuna... gitsin!