Bir kalem, bir silgi veyahut üslubun ölümsüz korkusu.

Kendi sınırlarımızın dışında, fütürist bir ressamdan ödünç almak ütülü düşünceleri.

Bir salona geniş bir balkon dahil değilse şayet

Bu rasyonel kurallar mutlak bir sağlama ister.

Tahribatsız bir düşünce yan yana sıralanan koltuklar ile somut diyaloglar içinde

Gölge aslına oyunlar oynarken ve ağır aksak çiselerken bir yağmur, bu dünyanın kusursuzluğundadır kusur der bir varlık.

Korkmanın korkutulmanın zamanını gösteriyor yelkovan.

Şimdi bu yorumlanamayan bir şiir mi?

Haydi ama bırak şimdi yüksek sesle okumayı.

Ben, bu benzetmeleri iyi bilirim.

Kelimelerimde bir ciddiyetsizlik mi var dersin?

Yüklemler değildir bu şiirin tanığı, hakikatin gerçekliği öznelerde saklıdır.

Ah! İlahi adalet, yörüngesi pergelle çizilmesine rağmen yamuk bir surat.

Dinleyici? İzleyici? Orada. Var.

Led ışıkları yanıp yanıp sönerken bir alt metin kaygısı taşımak hiç bu kadar zor olmamıştı.

İhtiyaç olan biraz empati mi?

Toplum bu sağduyuya henüz hazır değilken gelir mi bir mucize bir ağaç bir orman oluşturuyorken.

Tam da bu saatte koordinatları belirsiz falanca bir yerin

Topluma indirgenilmesi gereken acıya ortak olma düşüncesi neden olmasın.

Neden olmasın adı açlık, kıtlık, yokluk diye nitelendirilen tüm kötü şeyler ılık bir rüzgar eşliğinde kaybolsun.

Kahretsin, ne güzel de rüyalar görüyorum. Galiba kaçak kat çıkarıyor bir ruh

Ve kafamın içinde renkli bir lunapark kaldırırken gondollarını

"yazıyor, yazıyor" başlıklı gazateler ile bizlere unutulmuş geçmişleri hatırlatıyor.

Belli ki bu yollar pek dikenli.

Bu muhaberenin ortasında filizlenmeyi bekleyen bir çocuğun hayalleri fotoğraflar koleksiyoncusunda sergileniyor.

Bu duvarlar ayaklarımız tuzaklara takılı kaldığı günden beri saklıyor matemini.

Ah konuştuğumuz duvarlar siz de ikiyüzlüsünüz.

Gelecek için koşulan uzun soluklu maratonlar sigortasız bir işçinin mahcubiyetine denk düşüyor.

Gün gelir, dinlenirken caddelerin köşebaşlarında bu akşam fazla kaçırmış, yorgunluğu cebimize sıkıştırmışız diyoruz hep bir ağızdan.

Ve çocukluk günleri acılarının tedavülden kalkması için

İpini koparttığımız uçurtmaların toplamı ile cezalandırılıyoruz.

Kumdan savunma mekanizmaları yaratırken yıkılması pek de mümkün olan kaleler ele veriyor kırılganlığımızı.

Meğer zamanın ne kadar da dışındaymışız

Ruhumuzu güneşe teslim etmek varken her düşüşte ölü toprağı atıyoruz üstümüze.

Denize küs kalan bir kapı, geçmişe ait bir oda, duvara tosladıkça kendi kabuğunu yenileyen bir beden ve söylediklerim ılık bir merhaba tınısı.

Bir ruhla bir ruh kimsenin duymadığı hele ki kimsenin görmediği yerlerde sohbetler ediyor.

- burası çok önemli.

Acının evrensel, yoksulluğun evrensel olduğunu düşünüp acı biraz da bizde yoksulluk biraz da bizde utanç biraz da bizde diyorlar.

Bu bavul toplama merasimi alelade bir eylem değil.

Dışarıda bırakılan ayakkabılar ele verirken başlayacak olan yolculukların ağırlığını, bir karmaşıklık olabildiğince havayla temas halinde.

Sorduğumuz teorik sorular ve soluduğumuz hava pratik safhanın öncülüğünde tartışılıyor.

Felsefeciler, sosyologlar ve edebiyatçılar nitel bir analiz eşliğinde cevaplar verirken iktisatçılar

Alt taraf emek

Üst taraf kâr maksimizasyonu

Sorsak altı üstü bir yol ayırıyor içindeki fırtınalardan bihaber vaziyette

İnşa edilmiş halde bekleyen bir hüzün manzaraları olabildiğince düşünceli kılarken kendini, kendine dahi anlatmakta zorlanan bir şiir derdini, derdini anlatamayan bir işçiye arkadaşlık ediyor.

Ve ekliyor varlığını varlığına

Bazen yol, yoldan daha fazlasıdır.

Bazen yol talepkardır. Bir şeylerini alır.

Bazen yol doyumsuzdur. Yetinmez.

Bazen de yol ayrıştırmanın ta kendisidir.