Bir kapıya yönelirken içerisinin karanlık mı aydınlık mı olduğunu bilmek zor oluyor. Kapıyı açtığında karanlık ve tükenmişlik görebiliyorsun. Bu şehirin, bu insanların hepsini nasıl bu hale getirdiğini anlamak gerçekten zor.


Tükenmişlik dememin en büyük nedeni birbirini dinlemeye dahi tahammülü olmayan, bencilleşmiş ruhların sokaklarda ilgiye ve sevgiye aç olduklarına inandırmaları insanları. Kime sorsan yalnız ve mutsuz.

Bunun en büyük nedeni şehrin gelenekselleşmiş bencil akışında kendilerine ait bir dünya oluşturamamış ve onlara tanımlanan hayatta kaybolmuş olmaları gibi geliyor bana. Onlara yakıştırdığım lakap ‘hazır çorbalar’.


Birbirlerini dinlemekten aciz ve kısa mesajlarda hapsolmuş bir sürü insan görüyorum manzaramda. Doğayı bu yüzden çok özlüyorum galiba, her zaman dinlemeye hazır ağaçlar var. Bitmek bilmeyen bir uğultu ve dinlemek zorunda olduğun, bastıramadığın hayvanlar alemi. 


Bitirdim seni..