Bedeninde yolculuğa çıkacağım,

Birinci üste uzun süre kalacağım,

Hükmedecek dudaklarına dudaklarım.

Kurduğumuz dünya çığrından çıkacak,

Göğüslerine temas edecek ellerim.

Ender bir sanat eserini tutarcasına nazik,

Kavrayacak onu ellerim.

Acelesizce, bir şiir gibi,

Okunması gerekiyor ellerimce;

Bir amanın alfabesiyle.


İkinci üssün hazzına, ve duyduğun güvene şükredeceğim,

İçim huzur ve minnettarlık ile dolacak.

Hala dudakların dudaklarımdayken,

Baldırımı kendime çekeceğim.

Damarlarından akan kanı parmak uçlarımda,

İçinde atağa geçen heyecan zerrelerini,

Hissedeceğim her hücremde.

Tanrım!! Midemde parlayan şu ışık yok edecek sanki beni,

Sanki bedenimi ortadan ikiye bölen; mecazi değil.


Üslerin bertaraf olduğu yere gitmek istiyorum,

Kıyafetlerin anlamsızlaştığı.

Gözlerimi kör eden şehvetim,

Tüm hazzı dudaklarıma devrediyor.

Bir kaşif nasıl hislere muktedir,

Birazdan bilecek dudaklarım.


Kopmak istemeyen dudaklarla ayrılıyorum dudaklarından,

Yavaş yavaş uzaklaşırken dudaklarının kenarı,

Yanaklarından,

Boynuna varıyor durağım.

Hazzın tüm çalımından sıyrılmış, masumane,

Boynunu iz bırakmayacak kadar,

Ufak öpücüklerle süslüyorum.


Omuzlarına dudaklarımı sürüşüm,

Kaplumbağaların yarışı gibi.

İki dudağım da yavaş,

Ama biri diğerinden önde sanki.

Ellerim, alışkın olmadığın yerlerinde,

Avuç içlerinde, hemen altındaki bileğinin yüzünde;

Değer değmez bir vaziyette.

Seyrine doyulmaz bir manzaraya,

Seyrine doyulamazcasına, lakin müstağni.


Yan yana uzanırken çevrilmiş yüzün yüzüme,

Sokak lambalarından belli belirsiz seken gözlerinin rengi.

Sohbet edesimiz yok, sadece şu an,

Sevişmeye öyle uzak görünen, sevişme arefesi tekrardan.

Gecenin karanlığı üzerimize yorgan artık,

Okşayacağım saçlarını, umursama;

Sabaha şekli bozukmuş veyahut dağınık.

Şu anların tümü bir yakut,

Kıpkızıl şehrin ışıklarından.


Gülüştüğümüz nükteler sönüyor

"aaaiiyy..." ünlemiyle biterken gülüşlerimiz.

Artık dillerimiz suskun,

Gözlerimiz konuşuyor.


Dizlerinin ardında bir anlam görüyorum,

Ve kavrıyorum nazikçe,

Gözlerinin içerisindeki haz kırıntılarıyla şenleniyorum,

Gözlerinde görüyorum; sanki artık dizlerinden altı yok.


Üzerimizdeki yorganda artık,

Beni ısıtacak derman yok.

Çekiyorum seni üzerime,

Tüm yaşadığım günlere,

Perde çeker gibi.


Sadece sen varsın artık,

Benliğimi avuç içlerinde yok ettin kısa bir an.

Üzerime düşen saçların yanaklarımı gıdıklıyor,

Hiç rahatsız değilim.


O an sarılıyorum sana,

Kulağında romantik sözlerimi kuvvetlendiren sıcak nefesim.

Üşüyen ayaklarını alıyorum ayaklarımın altına,

Bir güreşçi değilim lakin,

Davet ediyorum seni boyunduruğa.


Kollarımın arasında ne güzelsin,

Sen bir çiçek, ben ise toprak.

İçindeki ilgiyle filizleniyorsun gece boyu,

İkimizin de açlığına fazla geliyor bu durum.

Soruyoruz bilmeden ikimiz de ayrı ayrı kendimize;

"Ben böyle bir sevgiyi hak etmek için ne yaptım?"