yangında ilk kurtarılacak bir yerdi gözlerin
hayatının bütün şifrelerini çözmüş
bütün namlularıyla sevişmiş gibiydim
ateş vardı sesinde
ve su
ve toprak
oysa sabah namazına uyanan
babamın sessiz dualarına
ben hep kayıtsız
ben hep suçluluk duyardım...
sonra
eski mahalle hatıraları gibi yabancılaştım aşka
susup duruyordum onca gürültünün ortasında
kent pazarı gibiydi sanki çevrem
pencereden baktığımda
herkesin çok önemli işleri
çok önemli randevuları
çok önemli görevleri olduğunu düşünüyordum
...
yangında ilk kurtarılacak bir yerdi senin kalbin
ölüm hep gecikmiş bir mektup
bir haber gibi giriveriyordu hayatımıza
akşamın tadını kaçırıyordu çoğu kez
babam öfkelenip
ablamsa ağlayarak odasına kapanıyordu
bense hep susuyordum
yalnızca senle ilgili detaylarda
utangaç cümleler kuruyor
yanakları pembe bir adam olup
arada bir mezarlıklarda
arkadaşlarımın isimlerini arıyordum
hayat hemen her şeyi dayanılmaz / anlaşılmaz kılıyordu
ateş vardı sanki yüzünde
/ ve su
/ ve toprak
aşk hafta sonları hatırlanan
güzel bir kahvaltı sofrasıydı
hayat yanında teklifsiz veriliyordu
ben aldırışsız biraz da umarsız
bildiğim bütün adresleri yırtıp atıp
bildiğim tüm telefon numaralarını
unutuyordum
ve ah ne yazık
bütün kirli çamaşırlarımdan
önce sen dökülüyordun
ateş vardı sesinde
ve su
ve toprak.
Mısra Ergök
2022-08-29T01:01:19+03:00Şiirinin başlangıcı bana başka bir şiiri anımsattı. Bu hissi sevdim. Beğendim baştan sona.