yangında ilk kurtarılacak bir yerdi gözlerin

hayatının bütün şifrelerini çözmüş 

bütün namlularıyla sevişmiş gibiydim

ateş vardı sesinde 

ve su 

ve toprak 

oysa sabah namazına uyanan

babamın sessiz dualarına 

ben hep kayıtsız 

ben hep suçluluk duyardım... 

sonra

eski mahalle hatıraları gibi yabancılaştım aşka

susup duruyordum onca gürültünün ortasında 

kent pazarı gibiydi sanki çevrem 

pencereden baktığımda

herkesin çok önemli işleri 

çok önemli randevuları 

çok önemli görevleri olduğunu düşünüyordum

...

yangında ilk kurtarılacak bir yerdi senin kalbin

ölüm hep gecikmiş bir mektup

bir haber gibi giriveriyordu hayatımıza

akşamın tadını kaçırıyordu çoğu kez

babam öfkelenip

ablamsa ağlayarak odasına kapanıyordu 

bense hep susuyordum

yalnızca senle ilgili detaylarda

utangaç cümleler kuruyor

yanakları pembe bir adam olup 

arada bir mezarlıklarda

arkadaşlarımın isimlerini arıyordum


hayat hemen her şeyi dayanılmaz / anlaşılmaz kılıyordu

ateş vardı sanki yüzünde 

/ ve su 

/ ve toprak 


aşk hafta sonları hatırlanan

güzel bir kahvaltı sofrasıydı

hayat yanında teklifsiz veriliyordu 

ben aldırışsız biraz da umarsız

bildiğim bütün adresleri yırtıp atıp 

bildiğim tüm telefon numaralarını

unutuyordum

ve ah ne yazık 

bütün kirli çamaşırlarımdan

önce sen dökülüyordun 

ateş vardı sesinde 

ve su 

ve toprak.