Heidegger’in “hayvan dünya yoksuludur” cümlesindeki “yoksul” kelimesi bütünüyle yoksul, yokluk anlamına gelmez. Yani dünyaya sahip olmamak demek değildir. Heidegger’e göre insan bir dünyaya sahiptir. Öyleyse hayvanlar, bitkiler bir dünyaya sahip değil mi?

Heidegger bu konuyu üç tez altında ele alıyor: (i) “Taş dünyasızdır.” Bir dünyası yoktur, dünyaya sahip değildir, (ii) “Hayvan dünya yoksuludur.” Hayvan bir dünyaya sahiptir ama insan kadar zengin bir dünyaya sahip değildir. Fakat yine de bir dünyaya sahiptir. (iii) “İnsan dünya biçimlendiren, dünya kurandır.”

Bu belirlemede taşın dünyaya mutlak bir erişimi yoktur fakat hayvan için bu böyle değildir. Hayvandan dünya yoksulu, insandan ise dünya kurucu olarak bahsedilir. Bu söylem, hayvanı aşağı insanı ise yukarı bir konuma koymamakta, bir karşılaştırma yapmamaktadır. Heidegger’e göre her hayvan ve her hayvan türü kusursuz ve tamdır. Hayvanları, birbirleriyle aralarındaki karşılaştırmadan ve insanla karşılaştırma yapmaktan çıkarır. Her canlı kendinde bir tamamlanmışlığa sahiptir.

Bir hayvan için apaçık bir biçimde verili olsa da, hayvan taşı taş olarak, bir şeyi bir şey olarak, ne ise o olarak bilmez, tanımaz. Heidegger için mesele, hayvanın bir şeyi bir şey olarak, varlığı varlık olarak kavrayıp kavrayamama meselesidir. Hayvanın ayırt edici bir diğer özelliği ise onun tutulmuşluğudur (tutsaklığı, cezbedilmişliği). Hayvanın bu tutulma hali kendisinde içerilen bir şeydir. Heidegger’e göre hayvan oluş; bir tutulma, “çevresine tutulma”dır. Hayvanı çevresinden uzaklaştırdığımızda bu tutulma dolayısıyla çevresine geri dönecektir. Her hayvan kendi çevresinde tamamlanmış bir biçimde yaşar, kendi dünyasına sahiptir.



Yazar: Ece Kocaayan


Fotoğraf: viraverita.org