Tanrının yaratma konusunda becerikli olduğunu biliyoruz. Tanrının dolaysız bir iradeye sahip olması gerekir. Dolaysız irade nedir? Şu şekilde özetlemekte kuşku duymuyorum. İnsan şüphesiz verilen bir iradenin sahibidir. Verilen irade gücünü aldığı iktidardan esinlenir, kısmen bir özentilik içerisinde olabilir. Dolaysız irade durumuysa içerisinde bir başkası tarafından saglanamayacak kadar varlık durumunda olanın kendi konumunda her şeyin farkında olma durumudur. Spinoza Kötülük mektupları kitabında Tanrının tarafsız olduğunu anlatmaya çalışır. Tanrı iyiliğin olduğu kadar kötülüğünde sahibidir. İradenin bir durum hakkında karar vermek olduğunu düşünelim. Adem'in elma yeme durumunu örnek alabiliriz. İradenin kişide zuhur etmesi için birbirine zıt iki durumun oluşması gerekir. Bu yüzden irade kesinlikle standart bir seçme konusu değildir. Spinoza Tanrının kitaplarda geçenlerden çok kendi mantık çerçevesinde ele alan bir filozoftur. Kızgın bir tanrı, neseli bir tanrı, vaatkar bir tanrı ne kadar tanrı olabilir ki? İnsanların özelliğini kendi içerisinde barındıran bir varlığa ne kadar tanrı diyebiliriz ya da tanrı diyebilir miyiz? Bu insanların algı düzeylerine inilmesi için yapılması gerekendir. Zira erdemin bir sonucu olduğunu düşünenler için ahiret vardır. Belkide tanrı varlığı bizi sadece bu Dünya konusunda nefes alma yetkisi vermiştir. Adem'in elma yeme yasağı Tanrının Adem'e yetkinlik kazandırmak istemesinden dogmustur. Spinoza mektuplarda bu konuyu şu şekilde ele alır. Bir ormanda yaşıyoruz. İçerisinde zehirli hayvanlar ve iki birey var. İnsanların yaptığı en büyük hatalardan birisi tanrıdan pay almak yerine tanrıya pay katmak istemeleridir. İki bireyden birisi ormandaki zehirli hayvanların kim olduğunu biliyor. Bilge olan kendisinde olan bilgiyi paylaşır. Diğer birey bilgiyi pratiğe dönüştürdüğü takdirde bilgenin bu konudaki bilgeliģine sahip olacaktır. Tanrı yetkin bir varlıktır. Yetkinligin iyi veya kötü olma durumu yoktur. Ben Spinoza'nın bir kitabını okudum. Bu konuda bilgi sahibiyim. Benim ne kadar iyi veya kötü olduğum söylenebilir? Tanrı iyi, kötü, güzel, çirkin gibi insanın yaşam tecrübeleriyle öğrendiklerini kendi bünyesinde barındırmaz. Tanrının estetik konusuna insanlar gibi sahip olması objektif bir varlık olması önündeki en büyük engeldir. Adem'in niye elmayı yememe konusunda yetkin olmadığı sorusu aklımızda canlanabilir. İnanç konusu tamamen kişiyle, düşünme tarzı, içinde bulduğu toplumla belirli düzeyde ilişkili subjektif bir konudur. Tanrı Adem'in bir tanrı olmasını istemedi. Adem'in tanrıdan olan Dolaysız İradenin bir kısmına dolaylı yoldan ulaşmasını istedi. İnsanlar için belirli düzeyde yetkinlik belirsiz düzeyde yetkinlikten iyidir. Tanrı belirlenemeyen bir yetkinlik alanındadır. Eğer belirli bir alanda hakimiyet kuruyorsa o kesinlikle bir tanrı değil, bir kültürdür. İnsanlar her ne kadar belirsiz düzeyde guclu, bilge sıfatlarını içlerinde taşımak isteseler de belirli düzeyde fikirleri içerisinde barındıracaktır. Maslow ve Pavlov kendi sınırları içerisinde kendi doğrularını savunduğunu biliriz. Davranisci kuramin davranış oruntuleriyle ilgilendigini hümanist kuramîn insana mekanik bir canlı olarak bakmadıgini bu durumda davranış oruntulerini reddettigini biliriz. İnsan belirli bir zaman aralığında belirli bir yetkinliğe sahiptir. Bu yetkinligin belirli bir potansiyele sahip olduğunu söylemek gerekir. Tanrısal düzeyde bir potansiyelden çok bilimsel düzeyde bir potansiyelden bahsettigimi belirtmek isterim. Yetkin bir Tanrının izin verdiği kadar yetkin olabiliriz. Bu yetkinlik insan zihninde ya da yaşamın herhangi bir alanında iyi, kötü diye sınıflara ayrılabilir. İyi, kötü buna benzer kavramlar insanlar içindir. Tanrıyı insanlar için olan kalıplara koyacak olursak tanrı her kalıba oturur ancak bu bir tanrı mıdır? Aslanın bircogumuzun zihninde ormanın kralı diye yer edinmiştir. Çocukluktan okuduğumuz fabl kitaplarından aklımızda kalanlar budur. Aslan güçlü bir hayvandır. Bir şeye hakimiyet kurmak istiyorsak o şeyden herhangi bir düzeyde bilge olmamız gerekir. Hatta o şeye hakimiyet konusunu ogretmemiz bile bu gerekliliğin içindedir. Ulusalcı bir zeminde devletlerin diğer devletlere ambargo uygulaması için güçlü olması gerekir. Tanrı zayifliklardan uzak bir varlıktır. Hakimiyetin bir varlıktan diğerine uygulanabilir olması için hakimiyet sahibinin hakimiyet altındakine göre üstün olması gerekir. Tanrı hakimiyet sahibidir. İnsanlarda Tanrının yansimasi farklılık gösterir. Tanrı hakimiyet sahibi olduğu kadar insanların inisiyatif aldığı kadardır. Tanrının milleti yoktur. Eğer bir Tanrının milleti olduğunu düşünürsek bu bir tanrıdan çok bir kültüre insanların kendini kaptırmasıdır. Bu hakimiyet anlayışına terstir. Aslanın ormanın bir yerini tel örgüyle çekip " Ben sadece burayla ilgileniyorum." demesi kadar saçmadır. Bir olmana hakimiyet kuracak kadar kudretli bir Aslanın algıda seçicilik yapması hakimiyet ilkesine aykırıdır. Bir alana hakimiyet diğer alana yapılan ötekileştirme. Öteki haline dönüşen iradenin hakimiyet altındaki iradeyle kapışması kaçınılmazdır.