Kimi zaman duygularımız mantığımızın önüne geçiyor, hiç beklenmedik olaylarda ya da saçma sapan durumlarda bulabiliyoruz kendimizi.

Kimi zaman ise mantığımızla hareket ede ede duygularımızın varlığını unutuyoruz, yani duygularımızı yitiriyoruz.

Bunun belirli bir ölçüsü olmalı hem duygularımızla hem de mantığımızla hareket edebilmeliyiz, yani keskin bir çizgisi olmadan.

Duygusal olan insanlar aslında mantığını kullanmayı bilemez, onu bir tercih olarak görmez ya da duygularına daha kolay teslim olur.

Duyguları önemsemeyen ya da artık önemsemek istemeyen insanlar ise tamamen mantığıyla hareket eder ve bu da duygularımızı kaybetmemize neden olur.

Duygular güzeldir ve her zaman hissedilmelidir çünkü duygularımız olduğu için insanız. Öfkesiyle, sevinciyle ya da üzüntüsüyle bütün duygularımızla var olmayı öğrenmeliyiz ama fazla abartmadan ya da tamamen duygularımıza kapılıp gitmeden… Öte yandan mantığımızı da bir kenara bırakmamalıyız ki duygularımızın esiri olmayalım. Yani kısacası hem mantığımızla düşünüp hem de duygularımızı yaşayabiliriz bu mümkün. Henüz aklımız başımızdayken ve henüz duygularımız körelmeden…