En son ne zaman okşandı saçlarım diye düşünüyorum birkaç saç telim parmaklarımın arasından süzülerken.Aynaya yansıyan gözlerimden alıyorum cevabı.O an,kendi içimde büyüttüğüm çocuk yere bir karanfil düşürüyor.Siyah bir karanfil.Kendime gelmeye çalışıp kahveye sığınıyorum yine.Bugün bulutları izlemediğim aklıma gelince pencerenin kenarına usulca yerleşiyorum.Hep bulutların ötesinde bir şeyler aradım ben,bu yüzden ıslaktı her zaman kirpiklerim.Dünya,doğduğun saniyede belirlenen kimliği sürdürme enstitüsü olamazdı.Düşüncelerimden, sokaktan geçen iki çocuğun kahkahalarıyla ayrılıyorum.Öyle masum,öyle saf,öyle bilgin,öyle cahil.Hoşuma gidiyor onları izlemek o kısa sürede.Kirlenmemiş beyinlerini,anılarını,kalplerini,sözlerini,masum bakan gözlerini kıskanıyorum.Her gördüğüm sahneden kıskanılıcak bir kare yazdırıyor lanetlenmiş beynim.Hayır,çocukluğuma dönemem.Ayşen teyzeye takılıyor gözlerim.Karşı balkonda,çamaşırlarını sererken.Yine sütyenlerini saklıyor en arkalara ilk teldeki kocasının boxerlarını rüzgar savururken.Saklama artık kendini ayşen teyze diyorum.İçimden.Duymuyor.Var olduğun için utanma.Saçlarının rengini merak ediyorum mesela.Siyah mıdır? Keşke o rüzgar saçlarını da okşasa. Anıl emre'nin "saçlarınız her şeyden daha değerli olsun"dediği aklıma geliyor kahvemden son yudumu alırken.Şarkının anlamını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimizi söylüyor aynı şarkıda.Cesurca.Cesurca çünkü biz daha hayatın anlamıyla mücadele ediyoruz anlamsızca. Ama, "sana şu şekilde anlatmak isterim" diye ekliyor sanatçı. Anlam bilinmez,ama bilmek-paylaşmak isteriz ya,ondan.Şarkıyı açıp dinliyorum hiç var edemediğim ruhlara özlem duyarken.Ayşen teyze çamaşırları bitirip içeri gidiyor hayatındansa tencerelerini parlatmaya.İki çocuk şimdi nerelerde diye düşünüyorum.Bir kedi miskin miskin yürüyor anlamsızlığın tek anlam olduğunu bana tembihleyerek.Karanfili yerden alıyorum.