Saat yine geceye doğru süzülüyor, attım kendimi dışarı aklımdakileri bıraktım evin en derin köşesine. Yürüyorum karanlığın hırçın kalbine. Yağmurun usul usul yağdığı anlarda.
Sarı ışıklar içinde bir Kıraat hane içeri sisli pus çökmüş dumanlardan. Eski bir istanbuldan çalıyor radyoda. Taze çay kokusu tütüne karışıyor.
Sokağın başında uluyan köpekler silsilesi yankılanıyor, kaldırımların soğuk kulaklarında. Çıkarken seni bırakmıştım evin en derin köşesine geldim işte gel gir hücrelerime zehirle yine bu gece beni.