/


kalbini sardığı kese kağıdından

zahmet akıyordu yerlere

bi' zahmet tuzu uzatıyordu karşı masadaki adam

kadın, doymuş gibi yapıp sigarasını yakıyordu

en çok ben ağlıyordum sinema salonlarında

en çok sen...



/


dünü bekler gibi kasvet çökmüş istasyona

tren gibi ağır bir hava

akşamın öncesi

altıya çeyrek kala.


/


vadesi geçmiş bir senedin

ön yüzündeki pulların

yalnızlığıydı aslında bizimkisi

zaman, hiç adaletli davranmıyordu

bu kez evlatlarına

kime gitsem tuz basılmış yaraları

biraz tütün biraz şarap

kanıksanmış bir keder davetiyesiyle

avuçluyordu hayatı

susmak, en güzel sohbetti vedalar öncesinde

susMAdık biz

hepsi bu.