Nedir bu günümüz insanının sefilleşmesi... Bambaşka bir sefillik bu, maddi gerçeklerden elbette bağımsız olmayan, ancak artık varlığını dahi unutturan bilinç sayesinde; psikolojik olarak bizi yutan, değerlendirmeleri birbirine katan, bazen başka gerçeklik yaratan bazen de var olanı kavratmayan... Varlığının farkına dahi vardıramayan, sis bulutu şeklinde, içimizde, kafamızda yer alan derin mi derin sefillik.

Nasıl bir sıkışmışlık içerisinde olduğunu görünce insanların, buna sebep olan kaynağı düşünmekten alamıyorum kendimi. Ben de o bütündeyim çünkü. Uyanmak üzere olduğum, bir rüya evresini yaşıyorum kendi sefilliğimin yine de. Birçok başka sefilliği de görerek, imkan varsa başkasının sefilliğine de ortak olarak, bazen sadece görüp geçerek, not ederek birçok ve birbirinden ayrı sefillik türleri.

Bir de bu girdaba etik giriyor kimi yüksek makamlarda. Sefilliğinden bir haber ama en etik davranışı bekliyor birileri. Böyle tipler her yerde, her zaman var. kabul ederek soruyorum; bu sefillikte ne etik, ne adab-ı muaşeret ne kibarlık?

Evde kendine barbar olup, dışarıdakine kibar olmak mı mesela? Ya da ne kadar barbar ne kadar etik?

İşte film burada yandı, ışık aldı.

Sefilliğimizle tutunabileceğimiz tek yer ve tek şey kendimiz değil miyiz? O zaman etik inşası da kendi sefilliğin kadar olmalı. Kabul etmeyeceğin bir durumu yaşayan sürüsüne sefil. Ama bana ne veya sana ne ki bu sefillerden.

İşte kitlesel sefillik. Bir arada, kardeş gibi yan yana yaşayan, yaşamak zorunda olan sefilleriz. Toplumumuz sefil, biz sefiller bunu yaratabiliyoruz. En büyük yozluklarla dolu şu kısa ve gerçekten nasıl geçtiğine dair bir bok fikrimizin olmadığı günler bütünü. Her gün kaç insana bakıp burada da bir hayat dönüyor diyor, o hayatı düşlüyorum. Yine sefillik. Her gün her gördüğüm yüz bana bunu anlatıyor. 

Kendim de dahil olmak üzere birçok kişi bir şey bekliyor. Ama ne? Ne bekliyoruz? Kimi kendisine kurtarıcı, kimi kendisine dayanak, kimi sevecek biri, kimi seven biri, kimi herkesi ve her şeyi.

Beklemek güzel midir ya da sadece neyin geleceğini biliyorsan mı güzeldir? Evet, sonunda iyi bir şey olacak ise bir döneme has beklemek güzeldir. bazen iyi olacağını bilir ama ne olduğunu bilmeyiz işte o zaman beklemek heyecanlıdır. Mesele işte tüm bu güzel olgular ve duygular , yine bir sefillik çemberinde başlıyor ve bitiyor. Çünkü bugünü gömerek ,sadece bugünde kalarak ,o muazzam klişe anda kalarak keyif düzeyini artırabilirsin ama yine de çok daha uçsuz bucaksız bir denize sadece bakar gibisin. Daha dalışa geçemiyoruz. Sebebi o değerli pranga, kendi halimizden bihaber oluşumuz.


Ben beklemek istemiyorum hiçbir şeyi. Sabırsızlık da başa iş açmıyor mu sürüsüne bereket ama minör çapta kalıyor hayat bütününde. Herhangi bir şeyi tam yaşayabilmenin yolu ona açık olmaktan geçiyor.


Sefilliğimi tam yaşayabilmem için ona tamamen açık durdum. Kabul ettim. Diğer insanları da bu şekilde kabul edebiliyorum. Bu da böyle bir hayat. Kimin ne işe yaradığı değil bana ne hissettirdiğini önemsediğim bir hayat. Bir de yeni duyguları yeni ifadelerle anlatmak lazım. Hep çok üzgün, mutlu, öfkeli, keyifli ve huzurluyuz. Ama çok derken? Ne kadar mesela? Ne kadar çok? Bence o çok, şimdiye kadar gördüğüm miktarda değilse çok çünkü. Sefilliğin ise dibi görünüyor buradan. Herkes kâğıttan bir gemi herkes akıntıda. Hepsi birbirine bağlı hepsi ayrı ayrı eşsiz.