'Ben bu çağdan etimle kemiğimle nefret ettim' demişti Cahit Zarifoğlu. Oysaki dünya daha ilk yaratıldığında, yer yüzüne insan ilk ayak bastığı çağlarda öldürdü masum kardeşini Kabil. İnsanlık hiçbir dönem daha iyiye gitmedi. Ama daha kötülerini gördük. Aklımızın ermediği ne varsa biz bu çağda gördük. Tarih kitaplarında okuduğumuz savaşları bile hayal gücümüzde böylesine kanlı bir zemine oturtamazdık. İnsanoğlu var olduğu her çağa ve coğrafyaya kan ve gözyaşı götürdü. Daha da kötüsü bunu sığındığı medeniyet kisvesi altında yaptı. Bu çağda teknoloji öyle gelişti ki ; sağlıkta sektöründe, askeri alanlarda, sanayide 10 yıl öncesinde hayal bile edemediğimiz cihazlara, imkanlara sahibiz dünya olarak. Peki kim için, ne için ? Şuan olan her vahşetten anbean haberdar olmamızı sağlayan teknoloji ne için masumları kurtarmada bu kadar cılız kaldı. Neden yapay ses teli, duyma cihazları bile üretebilen teknoloji bugün sağır ve dilsiz rolünde? İnsan yeryüzüne henüz geldiğinde yerde sadece taş vardı ve taşı kullandı, katil oldu. Bugünde aynı kinle neyi varsa ortaya koyuyor en kanlı katliamı yapabilmek için. Üstelik vahşetini gizlemeye bile ihtiyaç duymadan.

Sandığınızın aksine medeniyeti bir uçak biletiyle satın alamazsınız. Marka kıyafetleriniz de sizi insan yapmaz. Gözünüzü kamaştıran imrendiğiniz hayatlar değil, göz yumduğunuz acılar belirler statünüzü. Böyle gider sanırsınız, gitmez. Rüzgar ardımda sanırsınız, bir sabah tersten eser. Habil öldü, Yusuf çoktan gömüldü sanırsınız, belli mi olur bir gün hiç ummadığınız bir dünyaya uyanırsınız.