Ben geldim. Sanki kimin umurunda? Ama buradayım işte. Uzunca zamandır hiçbir şey yazmıyor, yazamıyordum. Ama buradayım işte. İçimde ne çok ama birikmiş, şu an yazarken fark ediyorum ve de şaşırıyorum. Yazmadığım her cümle, her kelime içimde dolmuş da taşmış. Sağa sola fırlatmak istiyorum tüm cümleleri, her bir harfi. Ne değişecek inanın bilmiyorum.

“Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?” Şairin bu satırları yazdığı yerde oturmuş bekliyorum. İçimdeki acizliği dökmek için yazıyorum. “Şiir bir uçağı düşüremez ama pilotun kafasını karıştırabilir.”

Böyle bir cümleye rastlamıştım geçenlerde. Ağlamalarımı duymaz, gözyaşlarıma dokunamazsınız belki ama birinizin kafasını karıştırabilirim belki diye şu an buradayım. Biraz olsun sesime kulak veren çıkar belki.

Ne yazmalıyım bilmiyorum. Elime kalem almayalı bile yıl olmuş, ben, oturmuş eski bir alışkanlığın peşinden koşuyorum. Kelimelerin anlamları, derinlikleri midemi bulandırıp başımı döndürüyor. İçimdekileri dökmeye uygun kelimeleri seçemiyorum. Ya lügatim yetersiz ya da tarifsiz duygularla buradayım. Anlamlandıramıyorum.

Herkes yazdıklarında sürekli bir anlatma ihtiyacında, aksini düşünmek zaten saçma olurdu, evet. Peki anlamak için bekleyen yok mu hiç? Bazen durup düşünüyorum, anlamaya çalışıyorum. Kendimden başlıyorum her seferinde bu olaya. Ama müthiş bir başarısızlıkla sonuçlanıyor her deneyimim. Kendini anlayamayan ben, derdini ne kadar anlatabilir? Yazdıklarım bile sanki birer bilmece. Pilotun kafasını karıştırmayı hedefleyip okkalı cümlelere kafa tutmaya çalışan ben kendi karışıklığımda kayboluyorum.