Sana, eskiyi hatırlatan her şeyi seviyorsun; bir kokunun ya da bir müziğin peşine takılıp şimdiki zamandan uzaklaşıyorsun. Buna belki bir avuntu denilebilir, belki bu keşkelerinin nesneleşmiş halidir. 

Gece senin için zaman yolculuğunun başlangıcı, dışarıda ya da içeride farksız.

Bir mucizenin içinde "varsın" fakat gündelik yaşam sana büyülü gelmiyor, sanki senin değil zamanın, doğa seni şaşırtırken, her saniye var olmak seni şaşırtırken; ay sonu kira ödemek, para biriktirmek ya da bir tutkunun peşinden sürüklenmek seni şaşırtmıyor. Adımların uyumlu değil.

Sana ait olmayan konuşmalara gene de ustalıkla katılıyorsun, kendini bölüp zamanın boş duran aralıklarına iliştiriyorsun bulunduğun yerlerde gerçekten olmadığını bilmene rağmen orada duruşunu her izleyişinde kelimelerin yardım ediyor sana, kendini yargılaman için. Arıyorsun ama aradığının nesnesi belli değil. Bazen özne de sen değilsin. Sürükleniyorsun ama neyin peşindeyken hem kendini teslim de etmiyorsun. Her şeyden tanım istiyorsun kendini bilmeden.

Hiçbir şeyden emin değilsin. İçinde adını bilmediğin bir konuşmacı sana bilmediğin dillerde sesleniyor.