Ahmet Telli ne demişti? Hatırıma getirmem gerekiyor. Tüm kitaplarımı eski bir dostuma verdim, şimdi beni hiç hatırlamayan. Telefonum yok, bilgisayarım yok. Bir kağıt ve kalem var şimdi elimde, bana şifa olmasını dilediğim. Yazdıkça açılacağım umuyorum, açıldıkça hatırlayacağım, hatırladıkça biraz burulacak içim biliyorum. Biraz da tebessüm edeceğim. Geçmiş hep böyle değil mi zaten? İyi de yaşansa kötü de hep bir burukluk ve ucu kırık bir tebessüm. Hatırladım o muazzam dizeleri: "Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta." Ben ki önceden yalnızlığı güzellerdim, gurur duyardım, bir meziyet sanardım yaşamak macerasında tek ve dik durabilmeyi. Bu dizeler beni yola getirdi. Saçlarımdan tutup yerlerde sürükledi. Bir iki tokat attı yüzüme. Kendime geldim. Yahut kendimden gittim bilmiyorum. İnsanlar çok şey yazdılar, söylediler, çizdiler yalnızlıkla alakalı. Benimki hiçbiri değil sanki. Ben yalnız olduğum için mutsuz değilim. Kimseye ihtiyaç da duymuyorum. Mesele bu değil. Yedi milyar insanın var olduğu şu saçma gezegende birilerini bulmak, konuşmak zor iş değil. Hatta öyle daha çok yalnız hissediyor insan. Benim mutsuzluğum şudur sevgili insanlar: gün içinde kaç kere birileri bize seni seviyorum diyor, iyi ki varsın diyor? Yahut görüşmeyince arayıp "seni özledim, yokluğun çok belli" diyor. Bunu ben tek hissetmiyorum biliyorum. Hepiniz zaman zaman hissediyorsunuz. Ben bugün çok yoğun hissediyorum. Belki kendime ve size tercüman olmak niyetiyle yazıyorum bunları. Bu kağıt kimin eline ulaşır o da şaibeli. Mektup yazacak kimsem bile yok. Sizin var mı? Bir kedim bile yok anlıyor musun demişti şair. Bu halledilebilir bir şey benim açımdan. Sokağa çıkıp bütün kedileri sevebilirim. Onlar da beni sever mütemadiyen. İnsanlar neden sevmiyor onu bulmaya çalışıyorum. Kedilere mektup yazsam onların da okuma yazması yok. Belki okuma yazmaları olsaydı da yazmak istemezlerdi bana. Ben kötü biri değilim yemin ederim. İnsanların sizi sevmesi için iyi olmak gerekmiyor, bunu yakın zamanda öğrendim. Bi mantığı yok bunun. İyi olmak, kültürlü olmak, güzel olmak, iş güç sahibi olmak sevilmek için bir kriter değil. İnsanlar sizi ya severler ya sevmezler bu kadar basit. Benim kalın kafam niye bunu anlamamak için yirmi sene direndi onu hazmedemiyorum. Büyümek bu biraz da. Yaş almak değil. Kendi mutsuzluğunu, yalnızlığını, başarısızlıklarını, hatalarını kabullenmek ve tüm bunlara rağmen kendinle yaşayabilmek, yaşlanabilmek. Artık nefret etmiyorum kendimden, yaptığım hatalardan yahut beni sevmeyen insanlardan. Affetmeyi öğrendim, tanrı konuştu benimle. O bana affetmeyi öğretti. Önce kendimi sonra da onun diğer yarattıklarını. Şimdi bir sigara yakacağım rüzgar saçlarımı savuracak, saçlarımı da yakacağım. Saçlarımı çok severdim önceden, kesemezdim bile. Ellerimi de severdim. Şimdi hiçbir uzvumun bir anlamı yok. Sadece ruhum. Ruhuma iyi bakıyorum. Emanet bırakılmış bir çocuğa bakar gibi bakıyorum. Onu sevmeyen, anlamayanlara inat!