"Her ömrün sonunda feryat gördüm." diyordu Aşık Veysel.


Ağabeyin adı Kamil. Yaşını sordum, "Ne önemi var oğlum, aynı yaştayız biz seninle." dedi. Öyleydi, Kamil ağabey de bin yıldır yaşıyordu, bin yıldır ölüyordu benim gibi. Benim gibi insandı, benim gibi âdemdi. Arada sırada gelir balık tutarmış, severmiş balık tutmayı. Ne tuhaf dünya değil mi, ben tâ Orta Asya'dan kalkıp geleceğim Galata Köprüsü'nde balık tutmayı seven Kamil isminde bir ağabeyle tanışacağım ve muhabbet edeceğim. Dünya harbiden çok küçük, İstanbul daha da küçük. İnsan büyük, insan bir damla kan ve bin endişe.


Kamil ağabeyle uzun uzun konuştuk, bende çok büyük bir etki yaratır kendileri. Elhamdülillah, Rabb'ime hamdolsun ki hissedebiliyor olmak büyük bir nimet.

Ve ömrün sonunda feryat gördüm, kimse duymadı, kimse aldırmadı. Kamil ağabey içine konuşuyordu bin yıldır. Bin yıldır yalnız, bin yıldır yaşıyordu ve bin yıldır ölüyordu.