Betonlar yağmur gibi üstüne yağıyor,

Demirler mızrak sanki kalbine saplanıyor.

Fakat hissedemiyorsun artık göğsündeki yaraları,

Zira içinde yıkılan hayaller ve sonsuz umutlar taşıyordu daha 2 gün önce.

Bitmeyen hasretler, buluşmalar, hatta ayrılıkların bile yarım kalması,

Sevdiğine söylediğin o son sözlerin hatırlanması,

Hepsinden önce bir çift gözün sonsuza kadar kapanması.

Nasıl kaldırabilirsin canından bir parçanın, beton yığınlarının içinde yüzdüğünü?

Nasıl atlatır ki bir insan evladının çaresiz ölümünü?

Kızının soğuk parmaklarını tutan bir babanın elini kim tutabilir başka?

Hangi varlık çekip çıkarır ölümün keskin pençesinden onu?

Çaresiz, bitkin ve akmaktan yorulmuş gözyaşlarını,

Hangi çadır durdurabilir?

İllaki sızar aralıklardan santim santim her gün, her gece.

Uykusuz geçen akşamları küçük yamalarla kapamaktır elde kalan tek vazife.

Yine de içimden haykıran o son cümle;

Her şey bir gün çok güzel olacak inanıyorum,

Acımasız betonlar son bir çatlak daha verecek ancak,

Bu sefer güller filizlenecek içinde.

Her zaman olduğu gibi şimdi de,

Acı gerçeklerle yüzleşmeli insan,

Her şey için çok geç olmadan önce.