Loş ışıklar, evler, sokaklar, benzin istasyonları... ansızın ortaya çıkıp ansızın kayboluşlar. Ne hikayeler akıyordu sağımdan solumdan diye düşünüyorsun bir an ama unutuyorsun hemen çünkü ruhunu arka planda çalan "joe bonamassa & beth hart - i'd rather go blind" parçasına emanet ediyorsun. Geri dönüşü olmayan bir yola girmek de bir şeyleri kaybetmek de bir karardan geçiyor. Mesela yeni maceraların, yeni hayatların varlığından haberdar olmak üzere... Bazen tesadüfen tanıştığımız insanlarla karşılıklı severiz birbirimizi, birlikte çok eğleniriz, çok az şey söyleyerek çok şey anlatırız. Aramızdaki ilişkinin de neden böyle olduğunu açıklayamayız ama söylenecek tek şeyin "hikayemiz" olduğunu biliriz. Aslında biz hep aynıydık sadece içimizdeki duyguların bazıları emeklerken, bazıları koşuyor, bazıları uçuyor hatta ve hatta bazıları yeni yeni dünyaya gözünü açıyor. Böyle zamanlarda iki zaman arasını birbirinden ayırdığın bir "an"la tüm o kısır döngülere meydan okuyabiliyorsun ama sorun başlangıçlara inanmanda değil, sonunu ve ortası başlamadan önce düşünmen


Hiçbir şey değilken her şey olmak, bütünü korumak yerine dağılan parçaları tek tek bulup birleştirmek, sahiplenmeden sahiplenenlerin azmine bazen gülüp bazen saygı duymak, cesaretlendirmek ve bu uğurda hayata tutunmalarını izlemek... bunlar güzel şeyler. Ortak çoğu duygularımız, tıpkı ayrı sözcükleri oluşturan harfler gibi ya da aniden çıkagelen mevsim sağanakları gibi. Bana empati ver, bana neşe ver, bana aşk ver, bana dürüstlük ver... Bizi öpmek istediğini söyleyenler, öpmekte olanlar, öpmüşler ve öpecek olup bundan henüz haberi olmayanlar...


İnatla mutluluğun peşinde koşan insanın tekiyim. Evet, inatla ne pahasına olursa olsun koşmaya devam ediyorum. Ne zaman yorulurum bilmiyorum. Belki yarın, belki şimdi, belki daha sonra, belki hiçbir zaman. Hani uzun bir yolculuğa çıkarsın da bir yerden sonra uyuyakalırsın, sonra kendi kendine uyanıp, yanındaki insanın ve yolun güzelliğinin ettirdiği tebessüm olur yüzünde, işte bunlar hiç eksik olmasın hayatımızdan...


Bunları yazarken jack kerouac gülümsüyor, morrissey şarkı çalıyor, dionysos eğleniyor. Bugün ve bugünden sonra hepinize "kelimelerle ifade edilemeyen güzel duygular" yaşamayı diliyorum.