Kış günü işte.

Odanın içinde yalnızlığımla birlikte bir sehpanın üzerine özensiz bırakılmış içi kahve dolu bir kupa, tütün, neredeyse bitmiş bir su şişesi.

Ezhel paspartuyu söylüyor.Kafamda çalan melodiyle o kadar uyumsuz duruyorki, kendi zihnimin karmaşasına bir karmaşa daha ekliyor gibi. Her şey öyle karışmış durumda belki de düşünmemenin bir çözümü olabilir. Karmaşaya karmaşa eklemek.

Hava soğuk, bedenim sıcak. Oda soğuk içim soğuk anlamsız bir düş kırıklığı içinde her şey. Sistematik bir biçimde insan kendine saldırır mı?

Acımaz mı kendine kırpmaz mı gözünü elinde tek silahı olan biri o silahı kullanmaz mı?

Bilmiyordum en sevdiğin çiçeğin nergis olduğunu, pek fırsatımız olmadı aslında en sevdiğin çiçeğin ne olduğunu sormaya.

Tek kalabildiğimiz bir beş saatimiz oldu.

Sonra tek kalacağımız gün sen gittin.

Giderken insanın gönlünde yeri olanın kuracağı cümle olmuyormuş.

Yapma yine, niye gibi şaşkın ve basit kelimeler kurabiliyormuş. Birçok şey söylüyor sözcükler olmadan belki. Ama sözcüksüz bir dilin anlaşılabilmesi öyle kolay filan da değil.

Biliyorum nergis sevdiğini, hiç sevmiyorum o çiçeği mitolojik hikayesi uzun yıllar önce beni yaralamış canımı fena acıtmıştı çünkü.

Sen kokusunu, görüntüsünü ya da narin duruşunu seviyorsundur umarım. Hikayesinde ki o ego, bencillik, umursamazlık hissiyatını sevmiyorsundur değil mi?

Neyse sevmediğim nergis soğanlarından aldım geçenlerde ektim bir güzel. Çıkar mı bilmiyorum. Ama çıkarsa senin için koklayacağım, incitmeden okşayacağım.

Sigara sardım yine bugün bilmem kaçıncı defa. Kahve içtim koyusundan şimdilik 4 bardak oldu. Su içtim işte. Yine sen vardın.

Nasıl bir imkansızlık hissi oldun içimde bir bilsen bir hissetsen anlardın belki.

Bir gri hakim bütün evrene sanki, adi bir hayatın çirkef duyarlılığı içinde savruluyorum kendi içimde. Sanki bir iç daha varmış gibi içimde.

Bak yine geldin, neden gelip gelip duruyorsun?

Biliyorum en sevdiğin yemek içinde patates olan her şey.

Niye geldin yine? Sarsılmış güvenimi parçalayıp gittin. Yetmedi işe yarar bir kaç parçasınıda un ufak ettin.

Tamam özledim. Çok özledim hem. Ama gelme artık.

Biliyorum her şey patatesli zaten.

Hava soğuk üşümem normalde bir kış günü işte sıradan yani benim gibi ben anladım haklısın.

Oturdun bakıyorsun öyle, kahvede içmiyorsun cümlede kurmuyorsun.

Bak özledim diyorum seni evet hiçbir şeyin tadı yok anlamsız sensiz. Ama biliyorsun zaten o yüzden gitmedin mi? Nasıl bir gerçeklik çarptıysa kalbine belki o gerçeklik korkuttu seni bahanelerine gülümsemişsindir sende. Dalga geçmek maksadıyla değil elbette kıymetlinim sonuçta değer vermediğin umursamadığın bir kıymet.

Ne bir sabahı ki genelde dokuz olmadan kalkıyorum ne bir geceyi ne bir rüyayı ne de bir düşü sensiz geçirdiğim bir an olmadı hala.

Bana öyle bakma öyle bir gerizekalıyım işte bunun altını çizmek için gitmene gerek yoktu. Diyorum işte her şey patatesli, anlamadın değil mi? Hayır ben anlatamadım. Net olduğum halde her anımda ol istediğim halde ben anlatamadım. Netlik anlayışımız farklıdır belki yaşam şartları mesela olabilir mi? Olur olur. Ve bu yüzden haklısın işte.

Her şeyin patatesli olmasının sorumlusuyum

senlik bir şey yok.

Ama hala buradasın yanımda oturmuş bakıyorsun sadece küçümseyerek mi? Bilemedim bak şimdi. Ama yok sen öyle bakmazsın bana değil mi? Biliyorum aynada görmüştüm yüzünü, bana sarılırken o yüzünün ifadesini gördüm. Hani şöyle, onca büyük cümleler evet çok güzeldi belki gerçek değildi bilemem, ama o ifadeni unutmam. O yüzden her şey patatesli zaten.

Kış günü işte hava buz gibi pencereden dışarıyı seyrediyoruz seninle rüzgar neredeyse ağaçların boynunu büktü bükecek üşüyen bir kaldırım var kuşlar kanat çırpmıyor ama kış günü işte dışarıda her şey zor ve yıkıcı anılar gibi belkide ama pencerenin kenarında sen yine ben yanında öyle sevdim işte seni, kış günü gibi.

Gider misin artık.

Anladım kuruldun giymeyeceksin..

Anlıyorum aslında, odanın içindeki yalnızlığım sensin.

Her şey patatesli evet her şey.

Hiçbir şeyim olmamaya karar verdiğin gün yalnızlığım olacağını biliyor muydun?

Ben bilmiyordum.

Kabul etmem gerekiyor galiba ve her aşk gibi hoşgeldin demem gerekiyor.

Hoşgeldin yalnızlığım aç mısın?