Gözleri hüzünle bakarken alnını adamın geniş omzuna yasladı. ufak bir karış adım geri çekildi adam. şaşırdı Leyla ve yüzü bozularak gözyaşlarını sildi. "üzgünüm" dedi. "seni de bu sonu belirsiz çıkmaz yola soktuğum için beni affet" dedi.
Taha ise, "çıkmam gerek. yetişmem gereken bir toplantı var" dedi. Ve ona bile bakmadan oradan uzaklaştı. arkasından geniş omuzlarına bakarken birkaç ay önce ne kadar mutlu olduğunu düşünüyordu. Taha mutluydu, o mutluydu. tek dertleri ay sonunu getiremedikleriydi. hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Son birkaç gündür ne kadar yalnız kaldığını, kimsenin onu sormadığını, nasıl hissettiğini sormadıklarını fark ediyordu. Ve bu toparlamak istediği psikolojisine iyi gelmiyordu. Bir insan hiçbir şeyden zevk almaz ve yaşamak istemez miydi? düşünüyordu, Taha Sanki ondan uzaklaşmış gibiydi. annesi üzülmesin diye annesine hiçbir şeyden bahsedemiyordu. bir tek kuzeni. ona bir şeyler anlatabiliyordu ama O da çok uzak oturuyordu ve gidip gelmek mesafe açısından Leyla'yı çok yoruyordu en sonunda O da gitmeyi bıraktı ve Ancak telefonla görüşebiliyordu kuzeniyle zaten eşi gelmesinden çok rahatsızdı birçok sebep sıralayabilir Leyla sanki dünya onun yalnız kalmasını istiyor kimseyi yanında bırakmıyordu. Gözlerini silerek deniz kenarına geldi ve bir banka oturdu.
Yaşamak, son zamanlarda öyle ağır geliyordu ki, sanki Allah ben burdayım benim için yaşa, gerisi önemli değil diyordu. Ama o evet yaşamak istiyordu. Bir şeylerden zevk almak sevdiği şeyleri yapmak istiyordu. Ama içinden gelmiyordu işte. Psikoloğunun dediği gibi, "Her şey senin içinde bitiyor Leyla"
Yüzü düştü. İçi buruldu. Derin bir nefes verdi. Yüzünü sildi. Kafasını kaldırıp denize baktı. Esinti yüzünü ve saçlarını yaladı. Deniz onu rahatlatıyordu. Seviyordu denizi. Derin bir nefes çekti içine. Buram buram deniz kokuyordu. Etrafına baktı. Yürüyüş yapanlar, köpeğini gezdirenler, el ele tutuşan sevgililer, denizin kenarına sandalye kuran gençler, mısır satan amcalar...
Hayat her şeye rağmen devam ediyordu.