Gittiğin günü hatırladım

pencerenin kenarına bıraktığım çayı yudumlarken

elimde telefon, eski fotoğraflara bakıyordum

her bir fotoğrafta sana yolculuğum başlıyordu

Hani bir kış günü ayaza karşı oturduğumuz o banka dönüyorum bu sefer

O incecik boynunu saran siyah atkı süzülüyordu omzuna yasladığım başıma 

Üstüm başım susam olmuştu

Ve o yediğimiz simidin tadı 

hâlâ aynı biliyor musun?


Bir kız çocuğu dolaşıyordu

minicik ellerinin sımsıkı tuttuğu ipte rengarenk balonlarıyla

bizim de böyle bir kızımız olacak mıydı diye

gözlerimizin buluştuğu onca saatler…

Konuşmuyorduk, sadece susuyorduk 

Çünkü bu bir vedaydı aslında 

son kavuşmamızdı birbirimize

Bilmiyorduk…


Şimdi kolumda serum, hasta yatağımdayım, çayımı bitirdim

masada duran şişedeki sudan içtim bir yudum

Geçmedi…

susuzluğum sanaymış yine, anlıyorum


Elimde kalemim, pencereden dışarı bakarken hiç durmadan geçip giden arabaları izliyorum

gözlerim kapanıyor, yoruldum galiba 

Sanki bir yola daha koyuluyorum


Belki de bu sefer sana kavuşuyorum…