Michel de Montaigne, bir denemesinde şunu söylemiş:

"Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır".

Birkaç senedir hayatımı bu cümleyi kendime açıklamaya çalışarak geçirdim. Bizden asırlar önce yaşamış olan bu adam ne anlatmaya çalışmış birkaç cümle ile? Sonuçta biz onun yaşadığı dönemden çok ilerideyiz, kendi kendine evlerimizi temizleyen robot süpürgelerimiz bile varken nasıl olur da birkaç cümleyi anlamlandıramayabilirim?


Sevgili Montaigne, bu cümleyi her okuduğumda neden kendimi kayıp hissediyorum? Hayatımla ne yapmam gerektiğini söyleyen, kime nasıl davranmam gerektiğini anlatan bir kılavuz yazmış olsaydın belki bir şeyler şu an çok daha kolay olabilirdi. Kimse kabul etmiyor olsa da, hayatlarımızı kendimiz için değil başkaları için yaşamaya başladık. Beyinlerimizi değil de cüzdanlarımızın içini doldurmaya başladık. Önem vermeyi, korumayı, özlemeyi, pişman olmayı, ağlamayı unuttuk. İnsanları değil, siyasi düşüncelerini seçmeye başladık. Kimseden filozof olmasını ve hayatı anlamlandırmaya çalışmasını istemiyorum. İstediğim tek şey insanların kendileri olmaya başlaması. Kim olduklarını anlaması, hissetmeyi tekrar öğrenmesi ve duygulara sahip olmamızın bizi güçsüz değil de insan yaptığını hatırlaması. Ben uzun süredir bunun büyüyor olmaktan kaynaklanan bir sorun olduğunu düşünüyordum meğer öyle değilmiş. İnsanlar büyüdükçe ruhları küçülüyormuş. Kaygılarımız arttıkça benliklerimiz azalıyormuş. Yaşadıklarımızdan ders çıkartmaya değil, suçlu aramaya başlıyormuşuz. Kayboluyoruz ve bunun hiç farkında değiliz. Farkında olmayanlar hayatlarına o kadar rahat bir şekilde devam ediyor ki. Beni yanlış anlamanı istemiyorum, insanları küçümsemiyorum ve kendimin onlardan daha iyi olduğunu da düşünmüyorum. Sonuçta onlardan daha iyi olsam neden benden asırlar önce yaşayan bir insana günümüzü anlatmak isteyeyim? Asırlar önce dünyada üç beş insan yaşarken bu konular hakkında konuşmak kolay tabii. Amaç aramak, o yolda yürümek. Düşünmek, beynini kullanmak. Öyle bir dünya yok artık maalesef. Günde 10 saat işe giden, tek amacı iş çıkışı metrobüste oturacak yer arayan insanlara ruhunu kaybetme sakın diyemiyorum. Dersem beni çiğ çiğ yerler herhalde.

Sadece kendimi bu sürece adapte etmeye çalışıyorum. Bu kısım benim için kabullenme aşaması oluyor sanırım. Geldiğim noktayı, yaşadığım toplumu reddederek ve kendimi sana daha yakın hissederek hayatıma devam edemiyorum. Belki aynı zaman diliminde yaşıyor olsaydık ruh ikizi olabilirdik ama sen kaybettin. Neyse. Özetle şunu söylemek istiyorum, artık sorun ruhumuzu bir amaca bağlamak değil hepsinden önemlisi ruhu bulmak. Söylediğin cümleyi 21.yy'da değiştiriyorum ve şuna çeviriyorum:

"Ruhu olmayan insan, yolunu kaybeder; çünkü ruhsuz olmak hiçbir şey olmaktır."