Herkes herkesi bir zamanlar ne kadar sevdiğini hatırlas hâlâ nefret kendine bu kadar yer bulabilir miydi? Ya da ne bileyim, herkes özlediğini daha kolay söyleyebilse, artık hayatında olmayanlara ve bir daha hiç olamayacak olanlara, seslice söyleyebilse, kırılma ama seni değil de seninle geçen eski günleri daha çok özledim dese olmaz mı? Hatta karşısındakine bile değil, ilk kendine söylese. Oh be! Özlemek ne güzel şey, dese. Özlem iki ileri bir geri geldiğinde egosuna merhaba dese, ne olduysa; kinse, öfke varsa, ne olursa, varsa, diyebilse ki yine de özledim. Daha kolay olmaz mıydı?
İnsan nefret ettiği halde hatalarını özlese mesela. İlk aşkını, ikinci aşkını, beşinci aşkını özlese. Onların geride bıraktığı; iyi kötü, orta zor, acı güzel şeyleri özlese. Ölmüş o güzel aile bireylerini, çocukluk arkadaşlarını, doğduğu şehirdeki pastaneyi özlese. Bir zamanlar yatağını paylaştığı kardeşini, kirayı bölüştüğü ev arkadaşını özlese. Öğrenci evini basan hamam böceklerini bile özlese mesela. Onlarla başa çıkabilmeyi, onlardan kaçarken dans etmeyi öğrendiği günleri özlese.
Onları çok özlese, onlardan korkmayı bırakır mıydı artık belki? Kızmayı, suçlamayı, ezmeyi bırakır mıydı?
İnsan sadece özlese, geride başka bir duygu kalmasa her şey çok daha kolay olmaz mıydı?
Dedi Igor, kahvesini yudumlarken karşısındaki sandalyede oturan ve pürdikkat sigarasını saran evsize.
O da cevap vermeden kalktı, gitti.