...

Hani insan; güzel, saf şeyleri mahvetmekle, bozmakla ün salmış ya. Gerçekten öyle. Ben de öyleyim. Hayatımdaki en saf duygumu bile kötüye kullanan bir insanım.

Ben o hep eleştirilen, dillere dolanmış, hayatı özensiz yaşayanlardanım. Uzun bir süredir öyle olmadığımı zannediyordum. Bir süredir de farkındayım öyle olduğumun. Hep öyle olmamam gerektiğini bildiğim için öyle olmadığımı zannediyordum. Halbuki ben de onlardanmışım.


Bir mücadelem var, kendimi gerçek anlamda tanımaya başladığımdan beri. Ben kendim olma, kendim kalma mücadelesi veriyorum. Ve bu mücadelede bazen yanlış hamleler de yapmaktayım. Ancak zamanla bu mücadeleme rağmen herkesleştiğimi fark ettim. Ben de katılmışım birbirinin aynısı olan çağa. Gidiyormuşum, haberim yokmuş.

Çünkü kolay ama sahte herkes gibi olmak. Ve birisi sana kötü hissettirip seni uyandırana kadar uyanamıyorsun. Hatta öyle olduğunun farkına bile varamıyorsun.

Bu herkes gibi olmak, çağa kapılmaktan kastımın ne olduğunu anlatmayı çok istiyorum fakat takatim yok.

Üzgünüm, kendim olma mücadelemin zamanla etkisini yitirişine. Farkında olmadan özümü kaybedişime. Kendimi büyük bir yalanın ortasında yaşamışım gibi hissediyorum.

Kendimi bulmaya, özümü bulmaya çalışıyorum son zamanlarda. Herkesten çaldığım bana aitleşen parçalarımı söküp atmak istiyorum. Kendime yabancılaşıyorum.

Kendimle barışık değilim aslında. Belki de insanlardan kaçmama sebep olan şeylerden birisi de bu.

Ne yapacağımı bilmiyorum. Böyle anlarda tüm bilmişliklerim çöp oluyor gözümde. Çöp oluyorum gözümde.

"Ne zaman öleceğimi bilsem, tüm yanlışları yapmak ama tekrar doğruya dönmek isterdim." diyen ben; beni ben yapan, barışık olduğum yanlışlarımdan nefret ediyorum böyle zamanlarda. Çünkü kendimi sevemiyorum. Ve şu anki kendim olmama sebep olan tüm yanlışlarım gözümde büyüyor.

Keşke hiç yanlışları tatmamış, edilen sohbetleri anlamakta güçlük çeken, utangaç, her şeyi umursayan ben olarak kalsaydım diyorum.

Ama diğer yandan bunun keşke yaşamasaydım demekle aynı olduğunu fark ediyorum. Evet ya. Keşke yaşamasaydım demek geliyor içimden.

Çok keşke diyen bir insan değilimdir, yani bu keşkem çok içten gelen bir keşke. Durumun vahametini anlatan bir keşke.


Aslında bugün çok doluyum. Ancak hangi birini yazacağımı bilmiyorum. Mesela şunu fark ettim: Sürekli bu dalgalı ruh hallerimin büyük sebebi, evdeki benim moralimi alt üst etmek için hazır olda bekleyen dillermiş. Artık sitemimi belli ediyorum ama. Ben de acımasızlaştım. Aslında bunun adı umursamazlık bence. Beni kıran insanları kırabiliyorum artık.


En büyük iç hesaplaşmalarım; bir kırıldığımda, bir de hâlâ yüreği temiz, duyguları saf insanları görünce tanıyınca gerçekleşiyor.


Şu an, aslında yazmaktan çok, birisinin dizine yatıp sadece anlatmak istiyorum. Ne düşünür, ne eder demeden.

Yorgunum.

Kendimden çok yorgunum, bıkkınım. Uğraşmak istemiyorum artık kendim için. Aslında vazgeçmedim ama bir yerlerim vazgeçmiş, neresi olduğunu bilmediğim.

...

Bu yazıyı bir yıl kadar önce yazmışım. Ve hala aynı sorunları yaşıyorum. O günden bugüne daha da kötüye gitmişim hatta. Tek fark var, eskisi kadar felsefe yapamıyorum hayata dair. Bodoslama, paldır küldür yaşıyorum sadece. Buna yaşamak denirse...