kelimelerimi biriktiriyorum şimdi ruhumun çığlık çığlığa her gün bana hatırlattığı sevgisizlik çilesini tarif edebilmek için.


tarifin ardından hazırlanacak bir iksirin içimiyle geçecek bunca çile.


umudun tarifi de tam olarak böyledir; bir toz bulutunun dokunulacak kadar yakın görünüşüne aldanıp elini uzattıkça uzayıp giden boşluklardır umut.


umut kanılmak için var,

kana kana içmek için.



hey, kana susamış aylaklar!

buyrun bir de buradan için umudumu:


leş ruhların arasından sızan temiz havayla buluşup baygınlık geçirmek benimkisi, bir çiğin güzelliğine aldanmak ister gibi.

parmak uçlarımda tüy kadar hafifken, kini uyandırmadan geçip gidiyorum diken tarlasından. en sonunda davasını tamamlamış birinin huzuru içerisinde yer edinmiş hissindeyken,

uzamış saçlarımı içi şişmiş bir balona bağlayıp

varımı yoğumu

göğe salıp kanatlarım çıktı diye seviniyorum.

tenha sokaklarının lüzumlu ayrıntıları gözden kaçarken buruşuyorum...

tırnaklarıma takılan her bir yıldızı saklıyorum.

tozunu yutuyorum dünyanın gözlerinize zeval vermesin diye.

rüzgarla müspet dostluğumuz ilerlerken sayıklıyorum:


yıldıracağım onları

bazen ses tellerimi akıllarına doğru bir yol yapıp yürüteceğim üstünden kelimelerimi,

bazen öylece durup onların gözlerine gözlerimin oklarını fırlatacağım.