Daha önceki yazıda tarih öncesi devirlerden Mısır ve Mezopotamya’ya kadar olan kısımda heykelin evrilişini incelemiştik. Bugün de heykel deyince çoğumuzun aklına gelen dönemlere, Yunan heykeline kısaca bakmak istedim. Katı kurallardan sıyrılışın, hızlı değişimlerin yaşandığı Yunan sanatında ilk örneklerde Mısır etkisinin hemen kaybolduğunu söyleyemeyiz. Arkaik dönem örnekleri -Kouros ve Kore- Mısır sanatıyla büyük benzerlik barındırmaktadır. Korel ve Kuroslar gerçek kişi ya da tanrı/tanrıçaları temsil etmiyordu. Onlar tanrı/tanrıçalara sunulmuş adaklardı ve mezar taşı ya da anıtsal bir işaret olarak kullanılıyordu. Bu heykellerde vücut, Mısır örneklerinde olduğu gibi katı bir cepheden tasvir ediliyordu. Eller yanlardan gövdeye bitişik ve avuçlar kapalıdır. Yüzü ise üçgen formunu yansıtır ve duygusuz bir ifadeye sahiptir fakat arkaik gülümseme bulunmaktadır. Söz konusu bu gülümseme Mısır katılığının ardından önemli bir gelişimdir. Arkaik dönem boyunca heykeller gelişiyor ve eller gövdeden ayrılarak hareket kazanıyor, kıyafet altındaki vücut zayıf da olsa bir ifade kazanmaya başlıyor. Bedenin ve kasların tasvirleri gelişiyor ve grup heykellerine geçiş yaşanıyor. MÖ 570-530 yılları arasında, yüzler yuvarlak ve dolgun, gözler çekik ve dudaklar kalın biçimde yapılmıştır. Zamanla Mısır’ın etkisinden uzaklaşılıyor ve bedendeki hareket fark okunur hale geliyor. Böylelikle de klasik döneme varılmış olunuyor.
Klasik dönemde ise Yunan sanatı ciddi bir yol almış, en parlak dönemini yaşamıştır. Mimariyle birlikte gelişim göstermiş bir Yunan heykelciliğinde ölçü, kompozisyon, denge, uyum gibi unsurlarla beraber tasarıma gidilmiştir. İfadede ideal olanın yakalanması hedeflenmiştir. Bu dönemde kontrapost duruş heykellerde görülmeye başlanıyor. Kontrapost duruş, resimde ve heykelde kullanılan klasik bir pozdur. Sözcük kökeni “karşıt” anlamına gelmektedir. Pozu hayal edecek olursak bu pozda vücudun ağırlığını sağ ayak taşıyorsa beden de sağ eğik durur ve sol tarafında açılma, esneme gözlemlenir. Omuz, kalça ve dizlerden çizilen hayali çizgiler yükü taşıyan bacak tarafında kesişirken, esneyen tarafta ise uzaklaşarak devam eder. MÖ 480 yılında yapılmış olan Kritios Oğlanı adlı heykel bu duruşun gözlemlendiği ilk örnektir. Bu heykelde henüz hafif bir kıvrım (S formu) görülmektedir fakat zamanla daha belirgin örnekler üretilmiştir. Örneğin; Praksiteles tarafından MÖ 340 yılında yapılmış olan Hermes ve Çocuk Dionysus heykelinde S formunu çok daha net biçimde okunmaktadır. Ayrıca Yunan heykelciliğin ne kadar çok yol aldığı bu heykelle net bir şekilde görülmektedir. Eski katılığın izi artık kalmamış, insan vücudu sanatın nesnesi haline gelmiştir. Elbise ile vücut arasında gerçekçi bir uyum yakalanmıştır. En önemli örneklerden olan Disk Atıcı'ya bakarak genel özellikler çıkarılacak olursa; yapılan hareketin zorluğuna rağmen gerginlik hissi verilmemekte, yüz ifadesinde sakinlik korunmakta, hareketin gerçekle bire bir olup olmadığı dert edilmemekte ve yalnızca ideal insan formu betimlenmektedir.
Yunan sanatındaki ideali ifade etme tekniğinin bir diğer örneği Elgin mermerleridir. Parthenon’un duvarlarını süsleyen bu heykellerin yüzlerindeki ifade de oldukça dingin ve rahattır. Metoplarda Yunanların ve Atinaların zaferleri, üstünlükleri işlenmiştir. Diğer bir deyişle, medeniyetin barbarlığı yenmesi ya da rasyonel düşüncenin kaosu yenmesi gibi düşünülebilir. Frizlerde işlenen hikâyeler karakterleri önceleri tanrılar ile sınırlıyken halktan insan betimlemelerine de yer verilmeye başlamıştır artık. Figürler yine kontrapost duruştadır, anatomi özenle betimlenmiştir. Bu heykeller yüksek klasik üslubun ürünleridir.
Helenistik döneme gelindiğinde ise heykellerde aktarılan duygunun da yoğunlaştığı net şekilde görülmektedir. Serbest hareket, dağınık saç ve kumaş şekilleri, mermerde saydamlık artmıştır. Dışavurumcu ve maniyerist ifadeler belirginleşmiştir. Kadın bedeni anaç görüntüsünden çıkıp kadın figürüne dönüşmüştür. Gerçeklik kaygısı artık çok daha ön plana alınmıştır. En önemli örneklerinden olan, Laocoön ve Oğulları heykelini göz önüne alacak olursak yüzdeki ifadelerin daha belirgin olduğunu ve vücut hatlarını daha incelikli işlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Tanımlamış olduğumuz kontrapost duruşa tam uymasa da S formu yine bu örnekte de görülmektedir. Bir saldırının tasviri olan heykelde dramatik duygunun ifadesi oldukça gerçekçidir. Vücut hareketleri ve kasların durumu da bu ifadeyi güçlendirmektedir. Boşluk-doluluk dengesindeki özenle mermere hafiflik katılmıştır. Marsyas Heykeli bir diğer önemli örnektir. Hikayesi gereği derisi yüzülecek olan Marsyas’ın betimlenişi, duygunun aktarımı oldukça güçlüdür. Vücut hatları Helenistik dönemden beklediğimiz gibi özenli ve gerçekçidir. Kısaca toparlayacak olursak bu dönemin eserlerine baktığımızda kendimizi heykelle ilişkili bir duruma sokabiliyor, heykellere dokunabiliyoruz.
Uzun lafın kısası, Yunan sanatı Mısır’ın izinden başlayarak zaman içerisinde kendi üslubunu oluşturmuştur. İdeal olanı yansıtmak Yunan sanatı için en önemli hedeflerden biri olmuştur. Bunu da zamanla geliştirdikleri tekniklerle beraber devam ettirmişlerdir. İşlemelere verdikleri özenle, detaylardaki yoğun çalışmalarla izleyicisini betimledikleri o kısa andaki görüntüye şahit etmeyi başarmışlardır.
Görsel: Laocoön ve Oğulları
Kaynaklar:
E.H. Gomrich, Sanatın Öyküsü
http://birgunbiryerde.blogspot.com/2014/08/yunan-heykel-sanatnda-kore.html
https://www.youtube.com/watch?v=2GNsIn3JbIU
http://www.antiktarih.com/2018/05/19/laocoon-ve-ogullari-efsanesi/
https://www.wikiwand.com/tr/Marsias
Yazar: Özge Altıntop
özge altıntop
2021-04-08T13:00:46+03:00çok teşekkür ederim neslihan:))