Gecenin bir vakti neden öter horoz?

Evet tam olarak bu saatte parmak uçlarıma taktığım harflerle bu derdin peşimdeyim. Çünkü yetmedi bendekiler. Var mı artıran! Vaktini şaşıran bir horoz, belki de yakın buldum kendime. Geceyi gündüz etmek istiyor belli. Bu bağırışlar boş yere değil. Aman diyim vakitsiz ötmelerin bedeli ağır olabilir. En iyisi sessizliğin güvenli kıyılarına çekilmeli. Öylece ıssızlığa. Malum güvenlik istenci. Bir çeşit bağımlılık gibi. Sus, saklan, kaç, bıraklardan al bir doz ve korkunu yatıştır. Ne zamana kadar uyuşsun istersin. Alıştıkça inanıyorsun, başka bir seçeneğin olmadığına. Öyle diyor sana.

Bir yanım geceyi bölen ötüşlerin peşinde. Yersiz ve zamansız. Güvenli saydığım kıyılardan uzak. Rota yok, yön yok. Planlamak, kurgulamak, hesaplamak yok. Yokluğun sunduğu özgürlük. Belli belirsiz bir yaşamak. Bulanık ve şekilsiz. Tam da bu değil aslında. Bir kalıba ya da şekle uydurmaya çalışmak. Bu kaygı karşısına dikildiğim. Bir şekli olsun ama şeklini bulsun. Yola, yolculuğa revan olsun. Daha adımlamadan sonunu kestirmesin. Haritalardan öğrenmesin. Manzarası hiçbir kadraja sığmasın. Çantası lazım olurlarla dolmasın. Bilgiyle, merakla, hayretle dolsun mesela. Ya olmazsa telaşı, dolanmasın ayaklarına. Adımları toza, dumana, maviye ve yeşile bulana bulana yürüsün. Şimdi buradayım ama neyin burasında, nereye kadar bilmeden. Yolumda, yolculuğumla...