Kendi içimde kaybolmuyorum uzun zamandır. Kendimden kaçtığım söylenemez ama çok da içli dışlı olmadığım aşikâr. Yorgunum sadece. Kırıklarım, kırıklıklarım, kırgınlıklarım var. Hepsinin geçeceğini biliyorum. Çoğu geçti belki de. Hissedemiyorsun bazı giden şeyleri. Bazı gidişleri de anlayamıyorsun. Çok hızlı ve çok etkili olduğu belli de anlamı içinde kayboluyorsun. Bazen anlamını aramaktan kaçıyorsun. “İyileştim, güçlü bir kızım, neler geçti be kızım, neler bitti, neler gitti, neler kaybedildi bu hayatta unutma!” diyorum. Sonra diyorum ki “Unut kız hepsini.”

Üstüne çamaşır suyu dök ve sifonu çek. Böyle kolay değil bebeğim, biliyorum. Boş yapmak benim yaş grubumun geneline empoze edilmiş, kusura bakmayın.

Her neyse hayat işte böyle bilirsiniz. Herkesin bir olumsuzluk yaşadığı konu vardır. Ortak olan şey bazen sadece olumsuzluk olsa da. İçeriğinin ne kadar farklı olduğunu biliyoruz. Çünkü her insan doğduğu günden beri farklı hayatlar yaşıyor ve ortak his diye bir şey yok bir nevi. Çünkü duyguları besleyen geçmişlerimiz hepimiz için farklı ne de olsa. Bu yüzden seni anlıyorum, seni çok iyi anlıyorum demeyin lütfen. Çünkü bu cidden mümkün değil. Ne demiş Hz.Mevlana:

''Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç.

Hüznü acıyı ve neşeyi tat.

Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl.

Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi.

Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin.''


Yargılamak ya da anlamak ikisi için de önce yapman gereken bunlar. Evet yine daldan dala atlayan maymunlar gibiyiz. Yaşıyoruz işte. Ha eksik bıraktırdığım giydirme kısmına değinmeden olmaz sanırım. İnsancıklar, lütfen insanlara yalan söylemeyin. Bedeli her ne olursa olsun. Çünkü bazı şeyler sizin zannettiğinizden çok ama çok daha fazla etki barındırıyor. Allahım ne kadar da çilekeş bir yazı oldu. Neyse anlamışsınızdır. Ay pardon kendi çelişki çukuruma düştüm. Anlayamazdınız değil mi?