gece uzuyor: sonsuz, bitimsiz

pencerelerden sızıyor kaygı.

gece uzuyor: ağrılar ve sıcak

yangından sonrasıyım bir evin,

cenazeden sonra mezarın başındaki son kişi

ben: terk edilmiş herhangi bir yerim.


-tam şu an

korkunç görünüyor ay

bulutlar ardından

ve beyaz ve kül rengi ve pencereden yarım-


seni topladım çiçeklerden

dildim portakal ağaçlarını parmaklarımla

kokun yayıldı turuncu ve dehşet

eteğin yırtıldı yatağımda

ve çıplaklık hiç olmadığı kadar soyut

önce öptük birbirimizi, uçarı; ayıp

sonra soyunduk ruhumuzdan

bir bütün olduk ayrı ayrı.

-tam şu an

allah ve devlet

ve bitmeyen bir bulantı

işaret parmağımda salınan künyem

sonsuzluk önümde

ben hiç olmadığım bir kentteyim-


yaşamak: keder

ölmek: geride kalana kahır

en iyisi yalnızlık

ve beklememek güzellikleri

oysa ben ne zaman elimi uzatsam güneşe

el verecek sanırım

yağmur boşalacak sarılığından

gökyüzüne bakınca içim açılır halbuki

ama bu bıkkınlık

ama "beş buçuk, kalk"

ve palaskam altında mosmor çiçekler

bitmiyor sanki tan atımı

seni bana getirecek yollar

bitmiyor; kötü bir sonsuzluk gibi.