Ölünün ardından yağan yağmur. Sol yanımda ay. Bu gece hava serin, neredeyse üşüyeceğim. Tek başına öten bir cırcır böceği ve uzaktan geçen arabaların sesini işitiyorum. Tuhaf bir dinginlik hakim, sanmıyorum uzun sürsün. Gecenin ve soğuğun kokusunu duyuyorum. Birer birer yere düşüyor elmalar. İstirahate çekilmek üzere hazırlanıyor tabiat. Uzak bir memlekette ağaçtan kulübemde tek başıma yaşamayı arzuluyorum. Ormanın derininde ıssız ve kimsesiz, yabanın, vahşetin göbeğinde. Başkaları için yaşamaktan vazgeçmem gerek, aksi halde kavuşamayacağım evime. Başkalarının arasında onlar gibi olmaya çalıştıkça içten içe beni kendisine çeken özlemin ağırlığı altında ezilecek ve mutsuz olacağım. Bu gerçek çok daha net biçimde gösteriyor bana kendisini. Önceleri bunun ayrımını yapmakta güçlük çekiyor, sevgime sadık kalmakta diretiyordum. Şimdi ise sevgimin başka gönüllerce kıymetsiz olduğunu görüyorum. Sırf benim sevgim kaldıramaz bu yaşamın ağırlığını, bunu anlıyorum artık. Duygularımı anlamaya çalışma zahmetine girişmeyip kolaya kaçıyor, varlığımı yargılıyorlar. Onların arasında beni gören kimse yok. Sevgimi verdiğim kadın da onlarla bir. Koskoca bir kalabalığın arasında bir başıma dikiliyorum. Varlığımla sorunu olanlar ile çatışmaktan kendime dönmeye fırsat bulamıyorum. Uyku ağırlığını bastırdı üzerime. Mum ışığında dans eden duvarlar canlanıyor gözümde.


2023 yazı.