Gözlerini sıkıca yumdu ve saymaya başladı. Üç, iki, bir... Birden ses, rüzgar kesildi ve deli gibi düşme durdu. Yerini hoş bir sallantı ve tekerlek sesi aldı. Karanlık etrafını sarmıştı gözlerini araladığında. Ensesinden birden ter boşaldı ve istemsiz çırpınmaya başladığında üstünde kalınca, koyu renk bir çuval olduğunu anladı. Üzerindekinden kurtulunca at arabasının arkasında bir düzüne çuval arasına sıkışmış halde öylece duruyordu. Nasıl sorusunun cevabı yoktu zihninde ve bu anlamsız durumda bile düşmekten her ne olursa olsun kurtulduğu için yüreğinin derinliklerinde şükür hissetti. Başını çuvalların arasından iyice araladığında uçsuz bucaksız bozkırın içinde seyahat ettiğini fark etti. Çuvallardan gelen buğday kokusu ile kuru toprak kokusu birbirine karışmıştı. Güneşin kavurduğu bozkır nefes alışverişini güçleştiriyordu. Üzerindeki boşluk hissinden kurtulunca aklına arabayı muhakkak birinin kullandığı oldu. Onunla konuşabilir neredeyim, neden buradayım gibi kafasının içindeki sorulara cevap bulabilirim diye hızlıca ayağa kalktı ve önde biri çocuk iki kişinin arkası dönük oturduğunu fark etti. Çocuk arkadaki adamı görür görmez ne dediğini anlaşılmayan bir dilde bağırmaya başladı. Çocuktaki çırpınış ve heyecan ile yanında muhtemelen babası olan adam hızlıca at arabasını durdurdu. Ufak bir şahlanma sonrasında sertçe duran arabadan hızlıca inen adam ve çocuk öfkeli bir biçimde davetsiz misafirin üzerine yürüdüler. Bağrışmalar ve yüzlerindeki öfkeden bu durumdan hiç memnun olmadığı anlaşılan aile davetsiz misafiri yaka paça arabadan indirip tartaklamaya başladı. Hırsız sanmış olacaklar ki bir yandan tartaklayıp bir yandan üstünü arıyorlardı. Bir şey bulamayınca bir hışımla arabaya doğru yönelen adam oğluna bir şeyler söyleyerek arabadaki çuvalları saymaya başladı. Belli ki dillerini anlamadığı bu insanlar onun ya hırsız ya da bir kaçak olduğunu düşünmüşlerdi. Kıvrılıp kaldığı kuru toprağın üzerinde kısa bir an duraksadıktan sonra kaçmak ve kurtulmak istedi. Derdini anlatamadığı bu insanları nasıl ikna edeceğini bilmiyordu. Belki de kaçmak en basit ama kurtarıcı bir fikirdi. Adamın arabanın üstünde olduğu bu an iyi fırsat gibi göründü. Hızlıca olduğu yerden ne tarafa gideceğini çok da düşünmeden hızlıca koşmaya başladı. Arkasına bakmadan olanca kuvvetiyle olduğu yerden bir an önce uzaklaşmak o yabani insanlardan bir an önce kurtulmak istiyordu. Dakikalarca koştuktan sonra arkasına baktı. At arabası oldukça uzakta görünüyordu. Yine de durmamalıyım ve koşmaya devam etmeliyim diye düşündüğü anda sırtında bir acı ile yere yığıldı.