Merhaba Bianca. Şimdilerde Dünya'nın ufacık olduğu söylentisi geziyor insanların dilinde. Ben bu ufacık yerde yaşarken kaybolmayı nasıl başardım. Her yerde gördüğüm yeni yüzler eski yüzlerin aynası gibi geliyor. Nefretim büyüme ve git gide güçlenmeye devam ediyor. Aslında bu uzun paragrafların benim için bir anlamı yok. Bir şeylerin kabul gördüğü bu yeryüzünde kaygı ve depresyondan kurtaramıyorum kendimi. Aklıma hemen şu soru geliyor. " Acaba nasıl bir insan olsaydım Dünya'ya katlanabilirdim?" sorusuna verecek bir cevabım yok. Nasıl bir insan olursam olayım o insan ben olmuyorum. Paralel evrende tasarladığım, yarattığım hiçbir yeni et kütlesinin şu an içimde bulunan et kütlesiyle eş değer olamayacağını biliyorum. Yaşamaya şüpheyle yaklaşmamak gerekiyor. Kurallar, sınıflar, zenginler ve fakirler kısaca insana dair olan her şeye şüpheyle yaklaşmanın bedelini kendime ödetiyorum. İnsan durup dururken hiçbir neden yokken kendini hasta eder mi? Üzülüyorum kendime. Bugünlerde etrafımda pek az insanın olduğunu söyleyebilirim. Hepsi iş arkadaşlarım ve hepsi iyi insanlar. İçlerinde ufak bir kötülüğe rastlamadım. Kimi insan olduğu için kimi kendine layık görmediği için kötülüğe yaklaşmıyor. İnançları gereği kötülüğü sevmiyorlar. Ben en büyük kötülüğü kendime yaptım. Her şeyin bir açıklaması olması gerektiğini düşünmek, sorgulamak kendime yaptığım en büyük kötülüktü. İnsanların sonsuz düzeyde bilme ve anlama yeterlilikleri olmadığını bilmem gerekirdi. Rasyonel olan bu. Her şeyi aklımızla çözmeye kalkamayız. Her şeyi çözmek insanların işi değil. İnsanın işi yaşamak ve ölmektir. Zamanın içinde yoğururken kendimi zamanın kölesi olduğumu fark ettim. Şimdiyse bu bahçede sadece zamanın ektiği ağaçlar yeşeriyor. Sonbaharı erken görmenin burukluğu nedir? Bilir misin? Sadece yaşayanlar bilir. Erken dökülen yaprakların bir yağmurla toparlanıp göç etmesini sadece yaşayanlar bilir. Her şeyi eleştirmenin utancını yaşıyorum. Eleştirilmekten mutlu olmaya, yaşamaya vaktim kalmadı. İnsanlar mutlular. Varsın mutlu olsunlar. Niye insanların kötü duygulara sahip çıkmasını isteyeyim? Ben şeytan mıyım? Zaman şeytanlara taş çıkaran insanlar yarattı Bianca. Benim nefretim şeytandan geri kalmaktan çekinmeyen insanlara. Aklımda dönen soruların içine attım kendimi. Ne buldum? Ne arıyordum aklımda? Neye çalışıyorum? Neyi açıklamaya, anlamlandırmaya çalışıyorum? Kabul edemez miyim? Edemem. Bu en büyük hastalığım. Beni en büyük felaketime sürükleyecek hastalığım. Şüphe, her şeyin doğruluğunu sorgulamaya teşvik ediyor beni. İnsanlara güvenemiyorum. Hep bu şüpheden dolayı hiçbiriyle birliktelik kuramadım. Senle içimdeki şüphe hastalığından dolayı ayrıldım. Yeni birilerini bulmuşsundur. Her şeye şüpheyle yaklaşan birine karşı bağlılık yemini etmeni ahmakça bulurdum. Doyumsuz insanlarla aynı noktadayım. Doyumsuzlar varlıklarına varlık katmaya doyamazken bense yokluğun en derin çukurlarını kazma telaşı içerisindeyim. Kendi yarattığım karakterimi reddetmeye çalışıyorum. Yakamı bırakmadığını, bırakmayacağını biliyorum. Ben böyleyim. Acı bir gerçek. Her şeyi aklıyla yenmeye çalışan insanın her şeyin rasyonel bir zeminde yer almadığını bulması gerekiyor. Dünya fikir olarak iki türe ayrılır. İyi veya kötü fikirler demek basite kaçmak olur. İyi ve kötü insanlara kalsın. Dünya'nın tamamen rasyonel bir yer olmadığı gibi tamamen irrasyonel bir yer olmadığını biliyorum. Rasyonel ve irrasyonel fikirlerin birbirlerine düşmanlığını anlayamadım. Fikirler birbirine düşman olamaz. Aslanlar birbirine düşman olamaz. Karıncalar birbirine düşman olamaz. Her gün çıktığın sokağa bak. Birbirlerinin kuyusunu kazan düşmanları görmüyor musun? Birbirinin arkasından iş çevirip yüzüne gülen düşmanları görmüyor musun? Hiç tanımadığı birine bile teşhis koyan manyakları görmüyor musun? Bu gördüklerinin üstündekiler ve cebindekilerin lüks olduklarına kanma sakın. Akılları bir o kadar fakirlik içinde, kalplerinde kötülük yer edinmiş vaziyette, vicdanlarıysa bir sahil kasabasında tatilde. İstediğim bir Dünya'ya gelmedim, istediğim bir Dünya'da yaşamıyorum, istemediğim bir yerden büyük bir sevinçle ayrılma planları kuruyorum. Kendi ütopyamın içinde yaşamaksa şimdilik keyif verici. Hangisi kabul etmeliyiz? Dünya her zaman böyleydi ya da Dünya'da bazı şeylerin tekrardan akıl süzgecinden geçmesi gerekiyor. Hangisini? Dünya her zaman böyle değildi ama akıl süzgecinden geçmesi için yeterince büyük bir gezegendir kendisi. Hükumetlerin, şirketlerin, patronların, zenginlerin işine gelmesi Dünya'yı bu hale getirdi. Yoksul insanlara tanrı yardım etsin. Hiçbiri oturduğu yerden kalkmayacak. İnsanları sefalete sürükleyen bu arkadaşlar suçluyu aramak için aynanın karşısına bile geçmezler. Elinden geleni elini arkasına bağlayacak. Zamanımızı satacağız onlar zamanın keyfini çıkarırken. İçinde bulunduğu keyifcilikten birazcık bizlere koklatacaklar çünkü biz sefillerin baş kaldırması onlara atacağımız en büyük kazık olduğunu biliyorlar. Sahibine havlamaya cesareti kalmamış köpeklerin ellerinden yiyeceği etlerin çoğunu aldılar. Hatta hepsini aldıklarını söyleyebilirim. Şimdiyse her yerde et arama telaşı içerisindeler. Dünya'nın adaletli bir yer olduğuna sadece aptallar ve şöhret sahiplerinin inandığı gerçeğiyle yüzleş Bianca. İnsanlığını uzun zaman önce yitirdi Dünya. Hırslı, azimli, kurallara uyan, gelecek planı için harıl harıl çalışan makineler yarattılar. Birkaç dalkavuğun çıktığı seminerlerde motivasyon konuşmaları yaptılar. Her şeyin tek bir amacının olduğunu görmemiz gerekiyor. Her şeyi tüket. İnsanları, eşyaları, bilgiyi tüket. Her şeyin ulaşılabilir olması uğruna mücadele edecek hiçbir şeyin kalmadığını gösteriyor. Artık insanlar daha çok sıkılıyor. Emek ve çabanın bir önemi yok çünkü her şey hemen imal edilebilir konumunu güçlü bir şekilde korumaya devam ediyor. Elimizden gelen motivasyon konuşmacısı olan dalkavuklara kulak verip onların belirlediği kendi rotamızı oluşturmak ve her gün sıkılmak. Neyse, Bianca. Uzatmanın faydası yok. İyi günler diliyorum.
hiçliğe varmak
Yayınlandı