"O, görülür görülmez dağılan gerçeklikle bütünleşmek için, bir mümin veya bir budala bulanıklığı gerekir. Bu bilincin etkisi altında insan en büyük ayrıcalığını elde eder: Mahvolma ayrıcalığı. İnsan tabiattaki baş hastadır, tabiatın özünü bozar, onun temasıyla evren kurur. ... Eseri bittiği için insan yok olacak kadar olgunlaşmıştır artık. Hırıltısını daha kaç yüzyılın üzerine yayacaktır. "


Bu satırlar ünlü nihilist düşünür Cioran'ın çürümenin kitabı isimli çalışmasındaki , kurtlanan insan pasajından.


Cioran'ı izlersek hayat anlamdan yoksun deriz. Hayattaki boşluğu, anlamsızlığı gören nice insan var. Boşunalık duygusu herkesin başına gelebilir, zengin fakir, okumuş cahil dinlemez. O zaman kimi arkadaşlarıyla buluşur, sohbet muhabbet rahatlar, kimi kitaplara ve müziğe tutunur, kimi hobilerine kimi spora koşturur.


Camus de boşluğun ve hiçliğin üzerinde durmuştur. Sysphos, sürekli tepeye çıkarmak zorunda kalan bir insandır ve bir kısırdöngüdür yaşadığı. İnsan bir kısırdöngüye hapsolmuştur Camus'e göre. Ama burada bırakmaz insanı ve insan yeni bir mücadeleye ve ardından yine yeni bir mücadeleye başlamalıdır'ı anlatır.


Nietzche de bu boşluk ve hiçliğin üstesinden gelmek ister. Üstinsan kavramını üretir. Böyle buyurdu zerdüşt'te bir peygamber ciddiliği ile öğütler verir, mücadeleye çağırır.


Hiçlik ve boşluk. Karanlık bir konu. Cioran okumak beni yordu ve kararttı. Bu karanlık duygularda yalnız olmadığımı da hissettirdi. Cioran okumak moda olmuş diye okudum. Önerir miyim? Hayır, önermem. Ama insanın yokoluşunu isteyen bir düşünürün neden bunca ilgi çektiğini de anlamadım. Nihilizmin doruklarında neler hissediliyor, merak eden okuyabilir. Söylemeliyim ki, depresyonu arttırıyor, tutunacak dal bırakmıyor.


İnsana dair umutlar bitmemeli. Aydınlık kitaplar okuyalım derim. Bir mümin ve budala saflığıyla bunu istiyorum.


Tanrı aydınlık yollara çıkarsın bizi, yar ve yardımcımız olsun.


Sağlıkla sevgiyle kalın.