Sandalyenin üstünde iki çıplak ayak
Üstünde anasının ak sütü kadar
Beyaz gömleği
Altında bütün pişmanlıkları kadar kara
Yırtık pantolonu.
Yüzünde muzip bir gülümsemeyle
Gökyüzüne bakıyor
Dalga geçercesine Azraile!
Etrafında bir kalabalık
Sanki mahşer yeri!
Belki de sahiden mahşerdi.
Ölüm dediğin neydi ki?
Gerekli miydi ölmek için
Teraziden 21 gram eksilmesi?
İnsan nefes alırken de ölmez miydi!
Etrafında belki üç
Belki beş tane zebani bekliyordu
Havada kesif bir papatya kokusu
Sahiden de ölmüş müydü?
İzahı var mıydı sonbaharda bu denli
Papatya kokusunun?
Yoksa
Toprağına papatyalar mı ekilmişti?
Sırtı kamburdu biraz
Ama hayat bükmüştü onun sırtını
Aldıklarıyla, sevdasıyla, pişmanlıklarıyla!
Bak yine o muzip gülümseme
Bu sefer kalabalıkla alay ediyor.
Belki de diyor içinden
Bir düzene itaat edip yaşayan siz mi
Yoksa
Düzene karşı gelip de 6.5 dirhem hafifleyecek olan
Ben mi
Daha özgürüm?
Boynunda, ilmek ilmek dokunmuş
İki metre urgan
Sanki ona özel yapılmıştı.
O kadar yakışmıştı ki boynuna
Çok sevdiği takım elbisesine yakışan
Krem rengi fular gibiydi.
Son defa
Gözleri kapalı, başı gururla önde
Son bir muzip gülümsemeyle
Derin bir oh çekti.
Kavuşuyordu sonunda özgürlüğüne!
Tartışıyordu insanlar
Nasıl mümkündü
Nasıl giderdi bir insan gülümseyerek
Ecele?
Ve oldu sonunda
Kaydırdılar ahşap sandalyeyi
İnsanlar şaşkın gözlerle izledi
Ahlar, vahlar, Allah affetsinler!
Eşliğinde
Son nefesini.
Oysa ne ah etti ne vah etti
Özgürlüğü için cüssesinden
Sadece
21 gram feda etti.