İnsan deneyimi yaşamanın kolay olmadığı şu alemde

Herkes oyalamaya çalışıyor kendini öyle böyle

Ama iş, hissetmeye gelince

Buna yanaşmıyor birçok beşer bile isteye

Sonra hayat giriyor tabii devreye

Makine olarak gönderilmedik sonuçta bu hayat düzlemine

Sen, ben, o hissetmeye izin vermedikçe

Kalbin etrafına dikenli teller çektikçe

Kalın duvarlar örüp aslında ona muhafızlık ettiğimizi zannettikçe

Ha bire ''Ben biliyorum...'' dedikçe

Daha çok yiyeceğiz hayatın sillesini belli ki ince ince...


His kırıklıkları her yerde

Sürüklüyorlar insanı dertten derde

Hani bunların devası, tam olarak nerede?

Sanırım bulamayacağız çare

Kalkmadıkça gözlerimizdeki perde

İnsan denilen mevcudiyet ha bire bir bilinmezlik içerisinde

Sanki sis kaplamış her yeri, görünmüyor kara bir türlü

Hani nerede, nerede...

O karaya giden yolun haritası herkesin kendi gönlünde

Tamam, kabul de

Nasıl ulaşılacak dikenli tellerle, kalın kalın duvarlarla çevrelenmiş o gönle

İşte bu yüzden hayat düşürüyor insanı taktığı çelmelerle

O kalp kırılsın, iyice kırılsın ve kırıla kırıla açılsın, genişlesin diye

Ve his kırıklıkları her yerde

Kalbin sanki öylece İlahi'nin ellerinde

Demek ki boşunaymış o yıllarca ördüğün duvarlar, gözyaşların süzüle süzüle

Olması gerekene, gönlün hakikatine karşı gelmeye çalışmışsın aslında sinsice

Ama bunların hiçbirisi sökmez tabii herkesin ve her şeyin ötesindekine

Ne kadar kalbini kapatmaya çalışsan da, izin vermesen de hissetmeye

Bu sefer İlahi'nin görünmez eli girer artık devreye

E malum, makine olarak gönderilmedik sonuçta bu hayat düzlemine...

Sen, ben, o direndikçe ve daha da direttikçe

Kalbin kapılarını açmamak için ayak sürüdükçe

Muhtemelen o kadar büyük olacak hissedeceğimiz kırıklıklar, adeta birer işkence

Oysaki sadece izin versek kalbin kendi doğasını zuhur ettirmesine

Sadece izin versek hissetmeye, olanca derinliğiyle ve gerçekliğiyle

Bu kadar takılmayacak belki de hayat tarafından ayaklarımıza çelme

Bu kadar sarsılmayacak belki de ruhlarımız ve bedenlerimiz hayat tarafından, uyanmamız için bir an önce

İnsan olduğumuzu, kendi gönlümüzün hakikatini reddetmedikçe

Bu kadar kaplamayacak etrafımızı belki de his kırıklıkları sere serpe...

Oysaki insanın bütün işi, akışa karşı durup boykot etmek hayatı, sanki her bir şeyi çok iyi bilircesine...


Hadi artık, sıkıldım ben iyice

İstemiyorum artık hayatla savaşmak, onunla mücadele etmek delice

Ben artık hayatla dans etmek istiyorum;

Aşk ile, ahenk ile...

Bir adım o atsın, bir adım da ben atayım ve salınalım istiyorum birlikte

Ben artık hayata karşı olmak değil, hayatla beraber akmak istiyorum delice

Evet, delice ve özgürce

Ve artık yanımda hayat da olsun istiyorum, olsun benimle

Yanımda olsun ama; karşıdan ya da yukarıdan bakmasın bana öyle

Ellerimden tutsun sıkıca bir de

Korkulacak bir şey olmadığını fısıldasın kulaklarıma sakince

Umut aşılasın bana şefkatlice

Özellikle de artık inancımı kaybetmeye ramak kaldığını her hissettiğimde...


Evet, his kırıklıkları her zaman her yerde

Ama bu, kalbimizi kapatmak için olmak zorunda değil ki bahane

Kalp; sandığımız kadar narin ve hassas değildir belki de

O görüntüsünün altında müthiş bir güç ve sağlamlık barındırıyor olabilir kendince

Bak, bu zamana kadar çarpa çarpa kırıldı kalbin milyon kerelerce

Ama hâlâ yaşaman ve hissetmen için atıyor işte olanca mevcudiyetiyle...

İzin ver, izin ver sadece

Aksın, hâttâ taşsın kalbinin hakikati dışarıya delice, özgürce

Boyasın bu gri dünyayı kendi rengiyle, olanca eşsizliğiyle...