Düpedüz güleç yüzler hakikatten yoksun

İnce ince işlenen figürler

Renkli karmaşaların içinde dipsiz meziyetler

Müstesna alemlerin varlığından yoksun

Yedi felekten geçmiş vakti zamanı gelince düşmüş

Biteviye yaşanmış hayatlar

Yeraltı ırmaklarına ulaşılamamış

Görkemli muhabbetlerin tam ortasında

Hatıralar sessizliğe gömülmüş

İkindi ışığının bezginliğinde

Toz bulutları havalanmış arşa

İncir kokuları gelir buram buram

Bulanık lakin aşina olduğum manzaralardan

Köpüre köpüre koşan dalgalar gelir üzerime

Tekinsiz fırtınalarda kaybolurum

Çok eski bir şarkının nakaratında bulurum benliğimi

Yüzüm toprağa dönük

Bir hülya gördüm çoban yıldızının kuyruğunda

Çaresiz uzandım vurduğum kıyının kumsalında