En güzel sözleri kendime verdim. En içten gülüşlerimi, en özel anlarımı hep kendime sakladım. Sessizliği dünyanın bana sunduğu en büyük nimetlerden saydım. Kimsenin görmediği şeyler görür gibiyim. Bir lütuf bildim bunu. Ama işin diğer tarafını bilemedim. Görmeyene inandıramazsın. Anlamayanlarla doldu etraf. Ortada ben, avuçlarımda kimsenin görmediği güzellikler ve de bir ruh var. O güzel kanatlarıyla nasıl da sınır tanımayıp büyülüyor insanı?


Ama bu oldu mu şimdi? Kim kırdı bu kanatları, görmeden nasıl yaptılar bunu? Kanat yok, arzu yok, özgürlük yok, heyecan yok, ses yok. Karanlık var, kalbimi sızlatan bir acı var, gözyaşı var. O anlamayan kalabalık gitmiş. Şimdi ben varım, onların olduğu yerde büyük bir boşluk var. Aramam da bilirim. Kendi bildiğim yoldan gitsem de yeniden çıkacaklar karşıma. Üçü beşi hepsi belirecek. Yolumu beğenmeyecekler, yani yine anlamamış olacaklar. Kimseye de anlatmam. Yeryüzündeki hiçbir kelime bazı şeyleri anlatmaya yetmiyor ve biliyorum ki hissetmeyen anlamaz. O yüzden anlam yükleme diyorum kendime, hiçbir şeye. Herkes sana karşı kendi anlamını yaratıyor bu çıkmazda. Senin var olan anlamın çok da bir şey ifade etmiyor ona buna.


Gözlerim varken görmemeyi, kulaklarım varken duymamayı öğrendim. Ama ruhuma hissetmemeyi öğretemedim. Hem en çok sevdiğim hem en çok aradığım hem de zamanla kaybetmek istediğim bir şey oldu "HİSSETMEK".