Bir kasım soğuğuydu galiba,
Saçları, elleri, dudaklarıyla,
Ağaçların yeşil yapraklar ona,
Güzelliğini sunmuştu zannımca.
Alaca bir ışık vurmuştu karanlığa,
O soğuk ve nemli betona,
Onu anlattım,
Ayaklarım bir tabur misali yankılanırken,
Boş caddeler boyunca.
O güne biraz keder lazımmış,
Bulutlar ki sanki onu düşünürcesine
Kararmış,
Kararmış.
Ellerimiz, elleriniz, elleri,
Zamanla kurumuş bir karanfil çiçeği,
Yahut kopmuş bir pamuk ipliği gibi,
Bir o kadar narin ve bir o kadar da sizli.
Tadamıyorum neşeli şarkıları,
Hissedemiyorum yaz sıcağını,
Benden başka her şey tasasız gibi,
Çocuk, zaman ve ay ışığı.
Sanmayın ki hep böyleyim dizelerim,
Sanmayın ki hicrana bulanmış ahengim,
Bir ok ki yaralı kalbim,
Onun sayfalarında sevmeyi öğrendim.
Ey benim kasvetli ve hayat dolu dizelerim,
İkarusu bilir misiniz?
Onun sevdasıydı ki gökyüzüne,
Benimkisi de al yanaklı bir dilbere,
Sonumuz da aynı oldu,
Hayat çaldı bizi yere.
Komiğime gidiyor vesselam,
Bir farenin kalem oynatması bir dağa,
Varken acem şalı başında,
Ulaşır mı farenin feryadı ona?