Baharın verdiği his mi yoksa yazın çoktandır hissettirdiği rüzgarından mı bilemiyorum üzerimde rahatlığın, tatlı bir uykunun çöküşü var. Çoktan kuruldu bahçedeki masalar, hamaklar ve tatlı esen rüzgarın arasında yapılan akşam sohbetleri... Güneş daha batmadı ama kızlığı mavilere inat ya da o mavilere karışma arzusuyla tüm gökyüzüne yayıldı. Mavilere karışmak isteyen bir tek bu kızıllık değil sanırım uzaklarda da olsa denizin her bir damlası hatta dalgalarının sesi buluşuyor gökyüzüyle.
Yalnızlığın gürültüsü dolanıyor etrafta, batmaya yaklaşmış güneşle birlikte daha çok artıyor hâkimiyeti. Akşam yaklaştıkça denizden esen rüzgarın ürperten hissi ile sarılıyorlar şallarına, bahçede kurulan ortamların sıcaklığına omuzlara atılan şalların sıcaklığı da ekleniyor.
Güneş battı, batmasıyla yakıldı renkli bahçe lambaları, boydan boya dolan ışıkların altında kuruldu yemek masaları yenilen hafif yaz yemeklerinin ardından ellere alınan sıcak içecek kupaları eşliğinde gecenin her dakikası için devam edecek canlı sohbetler başlamış oldu.
Uzaktan - denizin dibinden mi gökyüzünün ya da yer altının derinliklerinden mi bilinmez- izler biri, birileri sonra gördükleriyle kurar hayallerini, o şallara sarılan omuzlarını içini ısıtan ısıtan ilahi sevgi hissini düşünür. Yaşayamaz belki ama tüm bu hayallere tutunma umuduyla yaşar, izler ve bir sonraki hayatında bunlardan birine bile sahip olma umuduyla verir son nefesini.
Umut eder doğumundan ölümüne kadar yalnızca umut eder.