Bu kadar düşünmenin bir sonu olmalı. Bunca hayalin, bunca başarısızlığın bir anlamı olmalı. Dışarıda yürüyüşe çıkıyorum. İnsanları gülümsemeleri garip geliyor. İçimde anlam veremediğim bir hissizlik var. Geleceğin belirsizliği bana garip bir heyecan veriyor. Geçmişim… Hayatıma giren eski dostlarımı, eskiden sevgimi sunduğum kadınları düşünüyorum. Sanki hiçbiri yaşanmamış gibi. Onlara dair anılarım saniyelik anılardan ibaret. Her şey bir anlam karmaşası içinde. 

            Bu kadar düşünmenin bir sonu olmalı dedim ve masamdaki sigara kutusuna baktım. Son zamanlarda düşüncelerimi kesen tek şey sigaraydı. Bir dal aldım ve yaktım. Etrafıma baktım, oturduğum kafe hıncahınç doluydu. Yağmurdan kaçan herkes soluğu burada almıştı. Fazlasıyla yalnız olduğumu hissettim. Kafede ben ve garson hariç kimse yalnız değildi. Dışarıya baktım, yağmur büyüleyici bir şekilde yağıyordu. Yere düşen her damla aklıma farklı bir düşünceyi getiriyordu. Garsona baktım, yüzünde belirsiz bir ifade vardı. Belirsiz ifadeyle bana baktı ve birkaç saniye göz göze geldik. Elimle hesabı istedim. Yağmur umurumda değildi ve bir yere iki yalnız fazlaydı. Garson hesabı getirdi. Belirsizlik hakkında bir soru sormak istedim, vazgeçtim. Soluk bir gülümsemeyle konuştum:

            -Teşekkür ederim, her şey harikaydı.

Dedim ve kafeden dışarıya çıktım.

            Yağmuru seviyorum. Sadece yağmurlu havalarda sigara içmekten usanmam. Bütün ışıkların yansıması asfalta düşüyor. Seninle yürüdüğümüz sokaklar aklıma geliyor. Yürüyorum, sanki herkes bana bakıyormuş gibi. Çoğu kişi bir yerlerin altına sığınmış ve yağmurun dinmesini bekliyordu. Kendimi bir şeylerden korumak için fazla sorumsuzum. Yağmur ben kafedeyken başlamıştı. Zaman akıyor ve her şeyin bir zamanı var. Yağmur yağıyor diye yürümekten de vazgeçemem. Günün her saniyesinde sen aklıma geliyorsun. Bazen delirecekmiş gibi hissediyorum. Üzerinden geçen saniyelerin, günlerin ve tenlerin hesabını yapmak zor. Senin tenini hatırlıyorum. Senin tenine dokunmak bebekliğe geri dönmek, yeni bir sayfa açmak gibi. Annem olmadan bebekliğime dönemiyorum. Bir yandan ilhamım sensin gibi ama senin yokluğunda deftere bir şey karalamak da zorlayıcı. İhtimalimiz sürerken, senin için bir şeyler yazmak kolaydı. Ben kafamda kurduğum çoğu şeyi yapamadım. Seni bilmiyorum. Zaten senden sonrası çok garip. Garip olan şey seninle ayrıldığımız gün sonrasını çok hatırlamıyorum. Fazlasıyla karanlık. Senden sonraki yaşamım ise daha da karanlık. 

            

            Eve kadar yürüdüm. Yağmur dindi. Yolda çok fazla sigara içtim. Sırılsıklamım ve leş gibi kokuyorum. Kapıyı açtım ve anahtarlarımı her zamanki yerine koydum. Ceplerimi boşaltmadan üstümü çıkardım. Sıcak  bir duş aldım. İnsan duş alırken daha çok düşünüyor ve üzülüyor sanki. Duştan çıktım, kırmızı ve kalın pijamamı giydim. Çay için çaydanlığa su koydum. Artık temizdim ve üşümüyordum. Birileriyle konuşmam lazım. Bazı günler uyandıktan üç saat sonra konuşuyorum. Sesim artık gür değil. Konuşurken çok kısık konuşuyorum. En son kime bağırdığımı düşündüm. Evet, sensin. Son konuşmamızda sana bağırdım. Hiçbir uyuşturucu dediğin cümleyi bana unutturamaz. Saçların omzundaydı, yan tarafımızda sarhoşlar kavga ediyordu. Yine anlayamadığım bir kriz içindeydin. Şimdi daha iyi anlıyorum. Her şeye rağmen bir cümleyle bana çok büyük bir yara bıraktın.

            -Seni daha farklı sevmek isterdim.

            Ne demek bu? En başından beri hissettiklerimin doğru çıkması bana tarif edilemez bir acı veriyor. Aynı şeyleri hissetmiyoruz. Ben sana bakınca sokakta bir yürüyüş, akşam yemeğimizi, biramızı, çocukluğu, yetişkinliği, ellerimizi ve gözlerimizin beraber kapanışını görüyorum. Bana bakışlarını hatırlıyorum. Bakışların için, ailem diyebilirdim. Yetindim, yeterince. 

            Daha fazla ısınmam lazım. Sıcak duşun ardından bir papatya çayı ve cigaralı kafam her şeyi yoluna sokacaktır. En azından geceyi geçirebilirim. Bu aklımdan geçenleri nasıl dökeceğim bilmiyorum. Bütün sorumluluğum seni düşünmek olsaydı, bu hayatı yaşanabilir kılabilirdim. Gün içinde sana yazdığım şarkıyı, sana söylemek isterdim. Hayatın acımasızlığı da bu. Tek sorumluluğum seni hiç görmeden, seni düşünmek olsaydı mutlu olurdum. Düşündüklerim, düşündüklerin çok ayrı. Aynı sözcüklerle, farklı hislerle konuşuyoruz, bakıyoruz. Bu hissizlik halimin sende işe yaramaması çok saçma. Sende ne var? Senin hislerin bir boşlukta süzülüyor gibi. Bir boşlukta, bana denk gelmeyecek bir boşlukta. Hissizliğin içinde sana yaşadığım hisler ise tek yönü gösteriyor.