Gerçeklik feci bir şekilde üstündür her hikayeden, her masaldan, her tanrıdan, ve her gerçeküstülükten.
Van Gogh sarısının verdiği telaşlı huzur..
137yıl geriye gidip, hafifçe omuzuna dokunup onu bira içmeye davet etme arzusu, oturup dinleme ihtiyacı..
Telaşına, tutkusuna bakabilme ihtimali..
Sonra ‘üzülme’ diyebilmek,
Hep ‘üzülme..’ diyebilmek..
Histerik ve dışa itilenin canına dokunmak..
Van Gogh; deli değildi.
Ama resimleri suda yanan ateşlerdi, atom bombalarıydı...
Hayalet yoktur tablolarında Van Gogh'un, hayal yoktur, sanrı yoktur. Öğleden sonra saat iki'deki bir güneşin kızgın hakikatidir oradakiler.
Azar azar aydınlatılmış ağır bir oluş kabusunun ıssız ve kâbussuz etkisidir.
Doğum öncesinin sancısıdır.
Islak parlamasıdır bir otlağın, bir buğday fidesi sapının..
Ki bundan, doğa bir gün hesap verecektir.
Toplumun da hesap vereceği gibi, onun vakitsiz ölümünden..
Öldü otuz yedi yaşında, yaşamadan önce.
Van Gogh sonsuza kavuşmak istiyordu. O sonsuzluğa; söylediğine göre, bir yıldıza giden bir trene binilir gibi binip gidilebilirdi.
Nedendir bu sayıklamada insan benliğinin yeri?
Van Gogh kendi benliğini bütün hayatı boyunca garip bir enerji ve kararlılıkla aramıştır, ve bir çılgınlık anında, ona varmamanın büyük korkusunda intihar et- memiştir.
Tam aksine, ona tam varacakken ve ne olduğunu, kim olduğunu tam bulacakken toplumun genel bilinci, kendisinden kopmuş olduğundan dolayı cezalandırmak için ona engel olmuştur.
Çünkü bir deli; toplumun dinlemek istememiş olduğu ve dayanılmaz gerçekler söylemesini engellemek istemiş olduğu bir insandır da aynı zamanda.
Toplum, tarih boyunca kurtulmak istediği ya da kendini korumak istediği herkesi tımarhanelerinde boğazlatmıştır.
Ama; haklıydı Van Gogh, sonsuzluk için yaşanabilir, sadece sonsuzlukla hoşnut olunabilidi.
Bin büyük dahiyi doyuracak kadar sonsuzluk bulunmaktaydı yeryüzünde.
Van Gogh bununla bütün hayatına ışık yaymak arzusunu gerçekleştiremediyse, toplumun ona bunu yasaklaması yüzündendir.
Fakat onu anlamamız mümkün değil.
Çünkü hiç bu dünya için,
bu yeryüzü için çalışmadık biz.
Sürekli olarak, mücadele etmedik.
Korkudan, açlıktan, sefaletten, kinden, skandaldan ve tiksintiden haykırmadık,
zehirlenmedik hepimiz..
Onun tarafından hepimiz büyülenmiş olsak da -
ve intihar etmedik sonunda.
Çünkü değil miyiz hepimiz, zavallı Van Gogh'un kendisi gibi, toplumun intihar etmişleri.