12 yaşımdan beri her yaz hedef koyardım, üç ayda en az 15 kitap okuyacağım derdim. Bosna Hersek, Afganistan, Macaristan gibi ülkeleri bu yüzden merak ediyorum. Avrupa değil beni çeken. Amerika mı? Hiç sanmam. Gerçek şeyler görmek istiyorum. Zulmü yazmak istiyorum, bir ses olup dur demek istiyorum.

O zamanlar sosyal medya kullanmazdım. Sosyalliğin bir kanıtı mı oldu şimdi? Peki ya sahte gülüşler, tenler ve renkler? Kendi değerini onların gözünde biçenler! Öfke dolu olmama sebep oluyorlar. Oturup iki hasbihal edemez olduk farkında mısın? Seni de kendilerine benzettiler. Komik şeyler de aynı güzel şeyler de. Eh anlaşıldığı üzere bana güzel gelmiyor pek tabii. Güneşin altında çalışmaktan yarı yanmış bir ten ve hatta çeşmeden su getirirken şaşalın elinde bıraktığı iz. Benim güzellik algım buna daha yatkın olsa gerek yoksa bir çiçek tarlasının yanından geçerken fotoğrafını hep çekmezdim di mi? Güzellik algılarımız bile farklı olduğu için bilmiyorsun yazdığımı, okuduğumu. Çizdiklerim mi? Onları asla paylaşmam asıl. Günlüklerimde bile yerin olmaz. Sana anime önermem çünkü sen İspanya'ya gitmek isterken benim Afganistan'dan bahsetmem sana saçma geliyor. Çünkü suç gerçekten insan olmanın ne demek olduğunu merak etmek. Siz patron çocuğu olmayı seçmişken ben 5 yaşımda bakkala gittiğim için farklıyız zaten. Sen de gitmişsindir belki ama aslını inkar ediyor da olabilirsin. Neticede kendin olmak olmamaktan daha zor. Olamamaktan daha zor demek içinse lazım delirmiş olmak.

Şimdi 15 kitap hedeflerinin üzerinden bir üniversite geçti. Bir fincan kahve o zamanlar 5 liraymış günlüklerimden anlıyorum. Maddi değeri artarken aslında ucuzlaşan tek şey kahve de değil. Ben Dostlar Çeşmesinden içtiğim suyun tadını 5 litrelik Erikli sudan alamıyorum. Halbuki o da çok pahalandı ama ağzımızın tadı kaçtı bir kere. Şimdi kuzular, koyunlar yesem de dağdan topladığımız çiğdemin tadını vermez. Çünkü lanse ettiğiniz pahalı restoranlarda yemedikçe kötülersiniz, mala hile karıştırırsınız, ayıp etmezseniz ayıp olur.

Esen kalın..