Yaşam baş döndürücü bir hızla ilerlerken aynı zamanda durağan olmayı nasıl başarıyor?
Aslında ikisi de bize ne söylüyor olabilir?.. Hız, telaş yaratıp, 'Acele et, acele et; yetişmeyecek yapmak istediklerin' derken durağanlık, yavaşlamayı, çabasızlığı mı telkin ediyor? 'An'a demirlemeye mi çağırıyor bizi; gerçek ve işlevsel olan tek zamana... 'Olanı gör' mü diyor?
Öğretimizde yok öyle boş boş durmak, hep koşturmalısın ki zihnin ve duyguların seni ele geçirmesin. Mayınlı tarla orası, maazallah, girer de çıkamazsın...
Bir telaş, bir hengame yaşa gitsin. Başka ne olabilir ki yaşam? Kim bilir?..