Kapıyı açtım; “hoş geldin” dedim, seni içeriye buyur ettim. “Amma kalabalıkmış içerisi” dedin. Doğru, ortalık biraz dağınıktı; eski misafirlerden kalan anılar, kırgınlıklar, hüzünler, mutluluklar saçılmıştı etrafa. Hepsini kaldırıp yerlerine koydum, sana hak ettiğin yeri açabilmek için. “Biraz havasız kalmış sanki burası, arasıra havalandır, aç pencerelerini içeriye gün ışığı girsin” dedin. “Sen geldin ya işte” dedim, “bana taze nefes, bana gün ışığısın artık...”